Bugün, 29 Nisan 2024 Pazartesi

1071’DEN GÜNÜMÜZE YAZARIMIZ BAHA RAHMİ ÖZEN’DEN ÜÇ ÖNEMLİ ROMAN

1071’DEN GÜNÜMÜZE YAZARIMIZ BAHA RAHMİ ÖZEN’DEN ÜÇ ÖNEMLİ ROMAN

Gazetemiz yazarlarından ulusal roman, hikâye, tiyatro yazarı Baha Rahmi Özen’in; Malazgirt’ten günümüze 3 romanı Parya Yayınları tarafından çıktı.

Özen, Malazgirt adlı eserinde büyülü bir toprak parçası olan Anadolu’ya Tanrı buyruğu için cihat eden Alparslan’ın açtığı kapıdan nasıl girdiğini ve bu toprakları Türk Kültürüyle nasıl renklendirdiğimizi şiirsel üslubuyla yeni nesle roman formatında takdim ediyor.

Van Kalesinden Anadolu’ya at sırtında bakarken Alparslan’ın güzünde bir şiirdir Anadolu. Şiir kadar güzel, şiir kadar renkler ve ezgiler yurdudur… ‘Gelmeli ve kâfir kültürüyle karanlıkta kalmış bu toprakları yurt edinmeli,’ demiştir Alparslan.

Alparslan’ın askerleri, Yüce Yaratıcı’nın katında Hz. Peygamberin ölçülere sığmaz müjdelerini tatmış sahabeler gibi mutludur bu topraklarda cihat ederken…

Özen’in romanında Anadolu, ezelden ebede akan hoş bir zikir ırmağı gibi ya hay nidalarıyla hayat buluyor Romen Diyojen’in askerlerinin karşısında. Alparslan ve askerleri, kara kâfiri yıkmak için muhkem bir ipe sarılarak giriyor bu güzide topraklara.

1071’den günümüze tarihin gövdesinde açılmamış sayfalar, duyulmamış sözler ve öyküler bırakıyor Anadolu’yu bize yurt bırakanlar.

Özen, Malazgirt ve Alparslan adlı eserinde tatlı üslubuyla bu sözleri ve bu öyküleri tablolaştırıyor yeni nesle… Alparslan’ın; ‘Hayyam’a şiir, bize ise Tanrı’nın rızası için savaştan savaşa koşmak yakışır.’ sözlerinin kalbinde tablolaşıyor Özen’in romanı…

Alparslan’dan sonra ne oluyor?

Anadolu karanlık bir mahzende yoğrulmuş kültürün sıkıntısı içinde kalamazdı. Ahmed Yesevi Hazretlerinin talebeleri bu yurdu gönül ülkesi yapmak için geliyor Yesi’den. Yunuslar, Mevlanalar, Hacıbektaş Veliler, Hacı Bayram Veliler… Taptuk Emreler, Sarı Saltuklar, Ahi Evranlar…

Ahi Evran… Yazarımız Baha Rahmi Özen’in Parya Yayınlarından çıkan ikinci eserinin adıdır Ahi Evran

Büyülü Anadolu toprağının üstündeki Bizans Oyunları son bulmalı, toprak yeni bir yüze kavuşturulmalıydı Alparslan ve askerlerinin eliyle. İslam Güneşi’nin Anadolu’ya doğuşuyla bu topraklarda destansı bir hayat hüküm sürmeliydi. Yepyeni bir kültüre maya tutturulmalıydı dağ taş, ova ve toprak. Mademki Anadolu’ya gelenlerin yürekleri evren kadar büyüktü, o halde gittikçe dünyaya kök salmalıydı yürek ve sevgi kültürü…

Ahi Evran ve Anadolu Bacılarından Fatma Bacının canhıraş gayretiyle esnaf ve sanatkârın işi, ticareti, sanatı ve yaşantısı; ‘Allah beni görüyor. Öylece güzel ve mükemmel yapmalıyım işimi, sanatımı, ticaretimi, öylece tatlı kullanmalıyım dilimi,’ anlayışıyla öpüşmeli ve örtüşmeliydi. Bu uğurda nice ilginç öyküler yaşıyor ve yaşatıyor Ahi Evran ve Fatma Bacı.

Yazarımız Baha Rahmi Özen, bunları yeni neslin önüne tablo tablo resmederken yaşadığı coğrafyayı asla ihmal etmiyor ve Ayneyn adlı romanıyla çıkıyor Termeli ve Çarşambalı hemşerilerinin huzuruna.

Ayneyn; romanın kadın kahramanı Ceren’i birbirinden habersiz seven aynı köylü üç gencin dünyevi ve bedensel aşktan sıyrılıp mücerret aşka ulaşan aşklarını anlatıyor. Bu olay ve bu derin aşk, Terme-Çarşamba Ovasının mümbit topraklarında mayalanıyor. Romanda Ceren adlı kız, saf, temiz ve duru aşka zebun bir maşuka ve ulvi aşka yücelten ilham perisidir… Ceren’i birbirinden habersiz seven Yusuf, İbrahim ve Yörükhan adlı üç gencin üçü de beşeri aşkın ateşiyle ilahi aşka yücelenlerdir. Onlar, bu aşk uğrunda kuyularda Yusuf, ateşlerde İbrahim ve sancılarda kolları Rum eşkıyası Kara Banayıt tarafından kesilen Yürükhan’dır.

Yusuf, İbrahim ve Yörükhan; Terme-Çarşamba Ovasında Rum zulüm ve baskısına direnen sembol olarak aşkın ilahi veçhesiyle, Ceren kıza olan aşklarıyla aşkın beşeri veçhesiyle anılır.

Romanda üç âşıkın üçü de sonunda; ‘Milk-i Bekâ’dan gelmişem, fâni cihanı neyleyim?’ diyerek gerçek sevgiliyi buluyor ve gönül tahtının sultanının Yüceler Yücesi Allah olduğunu anlıyor.

Güzeller güzeli Ceren kıza âşık olan İbrahim, Yusuf ve Yörükhan romanda gizli bir yemin gibidir. Üçü de ak inançlarının ve duru vicdanlarının gümrah ışığında alımlı bir besmeledir.

Türk Edebiyatının beşeri ve ilahi aşkı anlatımda gücünün ne kadar etkili olduğu tezi dil, üslup ve çarpıcı konu açısından bu romanda okuyucunun önüne seriliyor ve tasavvufi aşk yazarımız Baha Rahmi Özen’in kalemiyle daha bir tatlandırılıyor.