Bugün, 19 Nisan 2024 Cuma

B.Rahmi ÖZEN


YÜREKLERİNİZİ BİZE BIRAKIP GİDİNİZ

YÜREKLERİNİZİ BİZE BIRAKIP GİDİNİZ


?Kibir, şeytan işidir,? diyor, Hünkâr Hacı Bektaş Veli. İnsan ki; bir damla menidir aslı. Su ve toprakla yoğrulmuştur, mayası. Neyin kibrinin peşindedir şu insanoğlu, anlayamadım bir türlü. Hırsla tuttuğun gülün dalı elinde kalmasın, hay kardeşim! Mü`minin yüzü gülmelidir, Mü`mine. Bulutsuz bir havada arı duru bir güneş gibi parlamalıdır, kardeşine. Gül aşılarken ümit de aşılamalıdır bir yandan. Mü`min, Mü`minin yüreğine gölgesi düşmüş, nilüferdir? Mü`min, Mü`mini görüşünde dudakları kırmızı goncalar gibi çiçek açar. Bir felaket gelse kardeşinin başına; gamdan dağların altında kalır Mü`minin taşıdığı yürek. Bir kardeşinin yüreği gam ve kederden damardaki ateş gibi harlanırken; Mü`min kardeşi ol ateşin harıyla daha bir yangınları yaşar. İnanıca bir kere; birimizin acısı; hepimizin acısıdır, bizlere. Mü`min, Mü`minle konuşurken dal dal gül dökülür toprağın döşüne. Münkirin isyankâr yüreğinde fırtınalar, boralar vardır. Ve gözlerinde bir yılan soğukluğu vardır ki; tanımına kelimeler az gelir. Her soluklanışta; `Ya hu!` terennümü duyulur, Mü`minin nefesinde. Gözlerinde sonsuz bir tevekkül, arınmış bir boyun büküş vardır Mü`minin. Bir de ışıltılar vardır çizgili yüzünde. Nurdan ışıltılar? Yüreği, göğüs kafesine sığmaz olur Yaratan anıldığında. Kabaran yüreğinde anlatılmaz bir heyecanın soluklanışı hissedilir. Karanlık dünyası birden ışımış gibidir. İçinde devleşen yarası, büyüyüp kanı fışkıran bir ırmak olmuştur, Allah anıldığında. Keşke böylesi Mü`minlerin eteğinizden tutmak bize de nasip olsaydı. Ömrümü, böylelerinin eteğini tutarak geçirirdim. Sarıköy`ün Ahmet`i o akşam, yorgunluğunu giderip yarın başlatacaktır yolculuğunu. Bu Mü`minin içten gelen öyle bir arı duru niyazı vardır ki; taşı inletir. Allah`ın rızasından başka hiçbir dünyalık talebi yoktur, böyle yiğitlerin. Aşkın ateşidir, sadece istenen. Figanı dağı taşı eritir böylesi adamların. Ah onlara ne kadar hasretiz değil mi, can dostlarım? Böyle adamların bal şerbeti sözlerini duydukça içimizin harı alevlenir. Büyüdükçe büyür yangınımız. Ah böyle adamlar, bu dünyadan gideceklerse yüreklerini bırakıp da gitseler? İnsan bir avuç topraktan yaratılmıştır ki; Yaradan`ı övsün, yaratılmışı sevsin diye. Er, insan gönlünü kutlu bilsin, alnını secdeye koysun diye yeryüzü bir döşek kılınmıştır, canlarım! Dağ, korkusundan donakalmış, deniz Rabbimizin haşmetinden titreyip su kesilmiştir. Tanrı`nın ol deyince oldurduğunu bilmek öz canın erdemidir. Şu cihanda karıncadan semaya dek ne varsa bütün habbe ve kubbe, Allah`ın varlığına tanıktır ve kendi dilleriyle Onu anar. O erle; kulaklarıyla değil, yürekleriyle duyarlar, meleklerin kanat seslerini. Sürüneni kaldırmak, yıkılmışı düzeltmek, çatlamış toprağı sulayıp yeşertmek ve yanan yangını söndürmek için insan yüreğini becit becit dokuyan sevgi yumağıdır, onlar. Ak, temiz, pırıl pırıl ve berrak günlerin gelmesi içindi uğraşırlar. Aşk dilini ve sevgi dinini hâkim kılmak için çabalarlar. Tohumlarını nereye, hangi toprağa atmışlarsa bir bir çimlenir. Hepsinin de sıfatları; baştan sona fazilet ve alçak gönüllülüktür.