Türkiye sevdalısı, idealist siyasetçi ve fikir adamı Muhsin Yazıcıoğlu´nun, helikopterin düşürülmesi sonucu beş vatan evladıyla birlikte Hakk´ın rahmetine kavuşmasından bu yana tam 7 yıl geçmiş.
Muhsin Başkan; Kahramanmaraş´ın Keş Dağı´nda Kanlıçukur mevkiinde 25 Mart 2009´da uluslararası emperyalist güçlerle onların ?zındıka komiteleri? tarafından ?kalleş? bir suikaste kurban gitmişti. Muhsin Yazıcıoğlu gibi önemli bir siyasetçi ve davâ adamının seçimlere üç gün kala vefat etmesi, helikopterin sinyalizasyon sisteminin çalışmaması, enkaza iki gün sonra köylüler tarafından ulaşılması, olayın aydınlatılamamış olması çok mânidardır.
Muhsin Yazıcıoğlu, ?hilâl (Allah, İslâm)? ile ?gül (Muhammed)?e âşık bir Müslümandı. Onun kutsal dâvası (mefkûresi, ülküsü) vardı. Türk- İslâm birliğine bağlı ?nizam-ı âlem ülküsü? için mücadele eden bir alperen idi. Bunun için ?büyük birlik? diyordu.
O, Türkiye sevdalısıydı. ?Mâsum Anadolu´nun sâf çocuğu? idi. Bu milletin yiğit delikanlısıydı. Yerli ve millî idi. Vatan, millet, bayrak âşığı idi. O, İslâm ahlâkına sahip faziletli bir gönül adamıydı. Merhametli, yardımsever, hoşgörülü, alçakgönüllü, adaletli, vefalı, dürüst bir Müslüman idi.
Muhsin Yazıcıoğlu; ilkeli, cesur, mert, dik duruşlu, temiz bir siyaset adamı idi. Memleketimizin yakın tarihinde en kritik zamanlarda ?asil ve dik duruşu?nu hiç bozmadı. ?Namlusunu millete çevirmiş tanka selam durmam." dedi. Kanlı darbe senaryolarını bozdu. Başbakan yardımcılığı, bakanlık gibi kendisine teklif edilen dünya makamlarını elinin tersi ile itti. ?Allah, bize niye iktidar olmadın, diye sormayacak.? dedi. İdeallerinden taviz vermedi; eğilmedi, bükülmedi. Gönüllerde taht kurdu ama büyük sermayesi ve medyası olmadığı için yalnız bırakıldı. Sevildi ama siyasette kıymeti bilinmedi.
Muhsin Yazıcıoğlu, büyük bir çilekeş idi. Beş buçuk yılı hücrede olmak üzere yedi buçuk yıl ?mahpus damları?nda Mamak Cezaevi´nde haksız ve suçsuz yere çile ve işkence gördü. Sonra beraat etti. Cezaevi, onun için ?Medrese-i Yusufiye? oldu. Orada okudu, düşündü, yazdı, sorguladı, daha da olgunlaştı. Vatana, millete, devlete, dâvâsına küsmedi. ?Hak bellediği yolda? yılmadan mücadelesine hukuk içinde devam etti.
Muhsin Başkan; Ahmed Yesevî´den, Yunus Emre´den, Alparslan´dan, Fatih´ten, Akif´ten, Necip Fazıl´dan bir ses ve nefes idi çağımızda. Çok sevdiği Mehmet Akif´e komşu oldu.
Muhsin Yazıcıoğlu´nun pek bilinmeyen yönlerinden biri de onun iyi bir şair olmasıdır. Hapishane yıllarında yazdığı ve daha sonra kendi sesi ile yorumladığı ?Üşüyorum? isimli şiiri, ne kadar içten, ne kadar dokunaklı ve ne kadar da anlamlıdır. O, karlı dağlara düşen bir beyaz gül gibi orada üşüyüp donarken, bizlerin yüreğine ateş düşmüştü. Onun yıllar önce yazdığı ?Üşüyorum? şiiri, bu hâle ne kadar da uygun düşmüştü:
?Huzur dolu içimde/ Ben sonsuzluğu düşünüyorum/ Ey sonsuzluğun sahibi, sana ulaşmak istiyorum./ Durun kapanmayın pencerelerim / Güneşi kapatmayın / Beton çok soğuk, üşüyorum.?
Ölürken karlı dağların başında iki gün nöbet tuttuğu, kar meleklerinin şehadetine şahit olduğu Muhsin Başkan´a Allah´tan rahmet; BBP camiasına, ailesine, tüm sevenlerine sabırlar niyaz ediyorum.
Bütün faili meçhullerin çözülüp katillerinin ortaya çıkarılacağı ve suçlulardan hesap sorulacağı büyük Türkiye özlem ve dileğiyle ruhuna Fatiha...
Not: Bu nekroloji yazısı, ?vefa, hakşinaslık ve hakikat? adına yazılmıştır, yazının siyasi maksadı yoktur.