Bugün, 26 Nisan 2024 Cuma

Nazmi KILIÇ


LÜKS GÖMLEĞİ (2)


Müfettiş beyler ikili öğretimi nasıl yürüttüğümü sordular. Bununla ilgili herhangi bir örnek yok ama ben kendi uygulamamı anlattım. Onların da söyleyecek bir şeyleri yoktu. Neden yapıyorsun diyemezlerdi. İki öğretmen şarttı. Atanmış fakat bir ay sonra geri alınmış, başka bir köye görevlendirilmişti. İkili öğretimin akabinde o yıl zorunlu okuma-yazma kursumuz vardı. O zamanlar ülke genelinde okuma yazma kursları yapılıyordu. Bizim okul yeni açıldığından henüz yapılmamıştı. Okul faaliyete geçince biz de açtık. Müfettişler bunu duyunca şaşkınlıkları daha da arttı.
Neden doktora gitmediğimi sordular. Köyde doktora gitmek için araç olmadığını söyledim. Yirmi sekiz saat süren yolculuk sonrası aşırı yorgunluktan oluşan bu rahatsızlığın biraz dinlenince giderilebilineceğini söyledim. Müfettişler benden araç istediler. Ben de araç olsaydı doktora giderdim diyerek olmadığını söyledim. At arabası olsun yeter dedilerse de hocam siz en iyisi yürüyerek gidin diyerek 2 km uzaklıkta olan komşu Hanköy´e teftiş için uğurladım.
Tecrübeli meslektaşlarımızdan hep müfettişlerin en umulmadık ve en dağınık olduğu anda teftişe gelir diyorlardı. Ben de tatil dönüşü uzun ve yorucu yolculuğun ardından hastalanınca müfettişlerin teftişiyle karşılaştım. Bu da benim en dağınık haldeki teftişlerimden biri olarak hatıralarımın arasında yerini aldı. Bundan sonraki teftişlerimde başka bir sıkıntı yaşamadım. Ama bu olayı da unutamadık.
O zamanlarda müfettişlerin öğretmenlere en küçük bir eylemlerine soruşturma açmak gibi alışkanlıkları vardı. Bana her hangi bir şey söylemediler. Ancak bir önceki yıl beni teftişe gelen hemşerime söylemişler. O da durumu bana iletti. Ben de hasta olduğumu söyledim. Sıkıntı olmadığını belirtti. Hasta olunca sevk alınır ve bu sevk seni sorun yaşamaktan kurtarırdı. Meslek yaşantımızda öyle zamanlarımız oldu ki hasta hasta derse girerek rapor veya sevk almayı düşünmedik. Bildik yöntemlerle kendimizi tedavi ettik. Yalnız olmak ve yalnız çalışmak ayrı bir sorumluluk gerektiriyor.
Çalıştığım köy ilçeye 20 km mesafede bir köydü. İlçeyle ilgili bağlantısı resmi işlemlerle oluyordu. Köy halkının genelde bağlantısı komşu Kızıltepe ilçesiydi. Biz ancak ilçeye maaşlarımızı almak için giderdik. Ayda bir toplantımız olur, o toplantıya katılır, ihtiyaçlarımızı karşılayıp dönerdik. İlçeye gidişlerimiz ise araç kiralamakla mümkün olmaktaydı. O zamanlar hiçbir öğretmen arkadaşımızın arabası yoktu. Köylerde de var sayılmazdı. Günler öncesinden gideceğimiz aracı hazırlar birbirimize haber gönderirdik. En son köy benim köy olduğu için genelde benim köyden araç ayarlardık. Olmadı diğer köylerden temin ederdik.