Bugün, 23 Nisan 2024 Salı

Ahmet SEZGİN


ŞİİRE ÂŞIK BİR MİLLETTİK


Biz, güzel söze, şiire âşık bir millettik. Edebiyatımızın en güçlü yanı bu sebeple hep şiir oldu. En çok tanınıp sevilen sanatçılar da şairler, ozanlar oldu. İnsan, gönül adamı ve millet olmanın şuuruna erenler, elbette şiirsever olacaktı.

Şairlerimiz millî ve evrensel şuurla şiir söylediler, bizi de şiirden şuura yükselttiler. Allah aşkımızı, insan, vatan, millet, bayrak, tabiat, anne, çocuk sevgimizi; kahramanlıklarımızı, ayrılık hüznümüzü, sevincimizi, bayramımızı, yasımızı, dualarımızı, atışmalarımızı, cengimizi, düğünlerimizi, ninnilerimizi, bilmecelerimizi hatta din ve eğitimle ilgili hassasiyetlerimizi şiirlerle anlatırdık biz.

Padişahlarımızın, âlim ve evliyalarımızın çoğunun şair olduğu bir millettik biz. Bu kültür ve medeniyet coğrafyasında Ahmet Yeseviler, Yusuf Has Hacipler, Avniler, Muhibbiler, Yunuslar, Mevlanalar, Fuzuliler, Bakiler, Nef´iler, Nedimler,
Şeyh Galipler, Nabiler, Karacaoğlanlar, Hacı Bektaşi Veliler, Pir Sultan Abdallar, Hacı Bayram Veliler, Süleyman Çelebiler, Dadaloğulları, Köroğulları, Ziya Paşalar, Muallim Naciler, Âşık Seyraniler, Âşık Emrahlar, Yahya Kemaller, Ahmet
Haşimler, Ziya Osmanlar, Behçet Necatigiller, Turgut Uyarlar, Âşık Veyseller, Necip Fazıllar, Mehmet Akifler, Abdurrahim ve Sezai Karakoçlar bizim sevdamızı, bizim türkümüzü, bizim şarkımızı, bizim ağıt ve mersiyemizi, bizim taşlama ve hicvimizi, bizim sevinç ve hüznümüzü, bizim hayal ve inancımızı, kısaca bizim kültür ve medeniyet hayatımızı en güzel şekilde terennüm ettiler.


İlahi aşkı anlatan ?Leyla ile Mecnun?, ?Yusufu Züleyha?, ?Hüsnü Aşk? gibi klasik eserlerimiz şiirdi. ?Su Kasidesi?, ?Necid Çölleri´nden Medine´ye?, ?Gül Muştusu?, ?Yağmur? gibi muhteşem eserler, Hz. Peygamber (sav) aşkını terennüm eden şiirlerdi.


Süleyman Çelebi´nin yazdığı ?Vesiletü´n-Necât? isimli meşhur ?Mevlid?; yüzyıllar boyu düğünlerde, vefatlarda, mübarek gecelerde camilerde, dergâhlarda, evlerde makamla okunup halkımızın huşuyla dinleyip ruhunu coşturduğu bir şaheser mesnevidir. Türkçemizin söz varlığı ve istiklalini Yunus Emre´nin ilahilerinden sonra en çok bu şiir metnine borçluyuz.


Gerçek hayat, en güzel aşk ve şiirdi bir zamanlar. Şiirden şuura bir yolculuk halindeydi insanlar. ?Hastalara şifa, /Dertlilere deva, / Borçlulara eda!? diyerek ettiğimiz dualarımız, Allah´a yakarış ifadesi münacatlarımız, Yaratan´ın birliğini anıtlaştıran tevhitlerimiz, Allah sevgisini dile getiren ilahilerimiz, nefeslerimiz, Peygamber aşkını anlatan naatlarımız şiirdi. Sanat ve tasavvuf musikimizin güfteleri, muhteşem şiir anıtlarıydı.


Maalesef millî, manevi ve insani hasletlerimizle ilgili hassasiyetlerimizde bir şuur kaybına uğradık. Sanat hayatımızda da köklerimizden, gelenekten koptukça da hakiki güzellikten, sanattan koptuk. Gerçek şair ve şiirlerle de ünsiyetimiz kaybolmaya başladı. Şairler, kalem ve kelam sultanları da aramızdan bir bir çekildi. Unutuldu ilahi aşkla yanan Yunus Emreler. Sanat, edebiyat, kültür, medeniyet, estetik zevk, edep, din ve dil şuuru gibi kavramlar yozlaştı.


Şiir, şuur ve aşkla kalın.