Bugün, 19 Nisan 2024 Cuma

Ahmet SEZGİN


YOLUMUZUN KANDİLLERİ, TÜRK KLASİKLERİ-1


Sanat alanında çağını aşan, eskimez yeni kabul edilen, millîlikten evrensele ulaşan, her yönüyle orijinal (özgün) olan şaheserlere ?klasik eser?, böyle sanatçılara da ?klasik sanatçı? denir.


Her sahada insanlığa üstün eserler bırakan Müslüman Türk milleti, kendi kültür ve medeniyet havzasında yetiştirdiği nice üstün şahsiyetlerle edebiyat sahasında da ?klasik? denebilecek çok kıymetli eserler meydana getirmiştir. Bu eserler, hem edebî olarak yüksek seviyededirler, hem de Türk dili ve kültürünü temsil etmektedirler.

Karahanlılarla serpilen, Selçuklularla büyüyen ve Osmanlıyla olgunlaşan milletimiz; Anadolu ve Osmanlı Türkçesiyle medeniyet dilini oluşturup zenginleştirmiş, daha sonra da Türkiye Türkçesiyle (temiz ve sade bir dille) şaheserler vücuda getirmeye devam etmiştir.

Kültür ve medeniyetin aynası olan edebiyat alanında nice ediplerimiz; kendi ruh kökümüzü oluşturan millî ve manevî değerlerimizi, milletimizin dokusunu, kokusunu, ses ve rengini, üstün hayat ve insanlık anlayışını edebî bir üslupla ebedileştirmişlerdir. Bu üstün eserler, onlarca, yüzlerce yıl geçmesine rağmen ?eskimeyen eski? hüviyetiyle ?klasik eser? olmuşlardır.

Eğitimin en önemli amacı, çocuklarımıza sağlam ve millî şahsiyet kazandırmak olmalıdır. Aşk ve gönül insanı Mevlânâ´nın benzetişiyle ?pergel gibi insan? olmalıyız. Yani bir ayağımız pergel gibi kendi inanç ve kültürümüze bağlı olarak sabit; diğer ayağımız ise, bütün dünyayı dolaşarak ?iyi, güzel, doğru ve faydalı? şeylere açık olmalı. Kısaca ?kökü mazide olan âti? olmanın şuur ve gayreti içinde olmalıyız.

?Mankurtlaşan aydınlar? yoluyla mankurtlaştırılmak yani kendi tarih, kültür ve medeniyetinden uzaklaştırılmak istenen, ruhu örselenen ve kendi yörüngesini kaybetmeye başlayan Türk milleti, gerçek kimliğini ve kaybettiği yörüngesini ?Batı klasikleri? ile değil, ?Türk-İslam klasikleri? ile bulacaktır.


Çocuk ve gençlerimiz, yıllardır Batı ve Rus klasikleriyle beslendiler. Sürekli olarak, ?Batı klasikleri?ni duydular, okudular. Dünyanın en büyük şairlerini yetiştirmiş, hükümdarlarının çoğunun şair olduğu bir milletin çocukları, kendi edebiyat ve kültür hazinelerinden mahrum yetiştiler. Şairin ?Ol mâhiler (balıklar) ki derya içredir deryayı bilmezler.? diye tasvir ettiği balık misali, kendi kıymetlerini bilmeyen bir toplum olduk.


Yunus Emre´nin ?ilahiler?i, Mevlânâ´nın ?Mesnevi?si, Dede Korkut Hikâyeleri, Fuzulî´nin ?Leyla ve Mecnun?u, Bakî´nin ?gazel ve kasideleri?, Nef´î´nin ?hicviye?leri, Evliya Çelebi´nin ?Seyahatname?si, Şeyhî´nin ?Harnâme?si, Süleyman Çelebi´nin ?Mevlid?i, Nâbî´nin ?Hayriyye?si, Şeyh Galip´in ?Hüsn ü Aşk?ı, Ziya Paşa´nın bentleri, çok kıymetli klasik eserlerimiz değil mi? Karacaoğlan, Dadaloğlu, Köroğlu, Erzurumlu Emrah ve Seyrani´nin âşık tarzı şiirleri, Pir Sultan Abdal´ın deyişleri, Âşık Veysel´in türküleri bu milletin gönül aynası değil mi?


(Devam edecek)