Bugün, 27 Nisan 2024 Cumartesi

B.Rahmi ÖZEN


ALLAH KATINDA GÖZYAŞININ DEĞERİ

ALLAH KATINDA GÖZYAŞININ DEĞERİ


 Efendimiz, gözyaşlarının Rabbimizin katındaki değerini vurgular ve buyururlar: 
“Memeden çıkan ak sütün, dönüp memeye girmesi nasıl mümkün değilse Allah sevgi ve kokusuyla ağlayıp inleyen kişinin de Cehennem'e girmesi söz konusu olmaz.” 
Bu tür gözyaşları, halka kapalı, Hakk'a açık yerlerde dökülürse güzelliğine bin katar. Yani kûşeyi uzlette akıtılsın bu gözyaşları.
Kâinat kitabına derince bakarak; Allah aşkıyla akıtılan gözyaşları, İsa peygamberin nefesi gibi, cansız cesetlere can olma sırrı taşır. O yaşların ulaştığı yerde hayat çağlar. Halka kapalı Hakk'a açık gece koylarını ağlamalarıyla derinleştirenler, çığlıklarıyla ruhlarına feryat musikisi dinletenler; yeniden dirildikleri gün, mutlaka gezdikleri yerlerde hayat kokusuyla esecekler.
Bizler, Kur'an ve Mevlit meclislerinde gül sularını yüzümüze, gözümüze sürdüğümüz gibi, ihtimal ki; gök ehli de, hicranla yanan sinelerin nefesleri sayılan gözyaşlarını yüzlerine, gözlerine sürüyor ve bunu kendilerine sunulmuş en değerli armağan sayıyorlardır.
Yazık ki ağlayamıyoruz, dostlarım! 
Ağlayıp sızlamalarımız büyük ölçüde dünyevî makam, mevki, şan, şöhret, mal, mülk ve kazanç kaynaklı... 
Hâlbuki bizim, birkaç asırlık kirlerimizi arındıracak pişmanlık gözyaşlarına ihtiyacımız var. Önce pişmanlık ve gözyaşı sonra tövbe… Ancak, onlarla tövbe kapısına ulaşabilir ve onlarla boşa geçmiş ömrümüzü yeniden inşa edebiliriz.
Hz. Âdem, günahını gözünde büyütüp dünyanın en büyük tepesiyle mukayese etti ve sürçmelerini gözyaşlarıyla eritip yerle bir etti. Ve gün gelip çilesi bitince, doğan her gün artık onun affına ferman renkleriyle tüllendi.
Zannediyorum; bize de hep yalnızlık koylarını kollamak ve gecelerin siyah örtüsünü başımıza çekerek, Hak tecellilerine açık, halkın görüşüne kapalı yerlerde başımızı secdeye koyup hıçkıra hıçkıra ağlamak yakışıyor. 
Neyimize mi? 
Vefasızlığımıza, samimi olamayışımıza, inancımızla amelimiz arasında sürekli zikzaklar çizişimize, durduğumuz yerin, verilen nimetin hakkını veremeyişimize, görüntümüze göre sağlam bir duruşa geçemeyişimize ve bizim gibi davrananların münasebetsizliklerine ağlamalıyız. 
Müslüman olarak bize bahşedilen yeri koruyamadık, durduğumuz yerde şuurlu ve ihlâs derinlikli duramadık. Bugünden itibaren var mısınız, aziz dostlarım, gönüllerimizin diliyle bir şeyler söyleyelim, hasret ve heyecanımız üzerine gözyaşı saçalım, bu kurumuşluğa son verelim. 
İnsanca yaşamayı kirlettiğimiz için kirlendik. Bundan sonra olsun ömrümüzü kalbimizin çizgisinde yaşayalım. 
Nefsânî yaşamaya veda edelim. Artık bize sönmeyen bir çerağ tutuşturmak düşüyor. Özümüze dönmeli ve ciğerlerimizin hasretini gözyaşlarıyla soluklamalı... Hak katında toprağın bağrına, gözyaşlarından daha aziz hiçbir şey damlamamıştır. Bugün toprağa dökülen o damlalar, çok yakın bir gelecekte her tarafı İrem bağlarına çevirecektir inşallah…