Bugün, 29 Mart 2024 Cuma

B.Rahmi ÖZEN


ALTIN KÂSELERDE BENGİSU İÇENLER

ALTIN KÂSELERDE BENGİSU İÇENLER


           İnanç erinin toprağı; yeryüzünün yüz akı olursa bir havuz keser o yiğidin yolunu. Havuzun içine semadan renk renk amber kokulu çiçekler düşer inancı aşkına. Yaptığı güzelliklerine ödül olsun diye altın kâselerle altın musluklardan bengisular sunulur rüyasında her gece. İçtikçe; hazzın doruğunu yaşar vaat edilen gülistanda.
             Gönül fethettiği için bin bir nimetten oluşmuş bir sofra açılır önüne. Bir banar nimetin özüne, bir dalar mest eden sohbete. Söz ırmağı, mercan dudaklarından akarken nefesi gülistana ve sesi baharistana döner.
             Orası, gariplerin gönül evini tamir etmenin karşılığında, renk armonisi gülistandır ol fatihlere. Yoksulun gözyaşını silmek, yetimin başını okşamak kelebekler gibi yüreklere konmak; burada sedefin kulak süsleyen incisidir. 
    Buluştukları mekânın tüm konukları bu inanç erleri, tohumlarını makbul topraklara ekmiş, yürek fethini nafile oruçtan yeğ bellemiştir. 
    Kutlu bilmişlerdir alın terini paylaşarak kalplerde yaşamayı. 
Yüzlerini aydınlatan ışıkları azalır diye, ne yapmışlarsa Allah rızası için gizli yapmışlardır. Tek başlarına lokmaya ağız açmamışlar, kini, garazı, nefret ve kara düşünceyi lehçelerinden kovmuşlardır. 
    Büyüklüğün; Yaratan'ı ve yaratılmışı sevmenin sıfatı olduğu bilinciyle yaşamışlar; ne el etek öpmüşler, ne öptürmüşlerdir. Kimi dağ lalesi, kimi çöl çiçeği, kimi yıldızlar mütercimidir olmuşlardır sunulan baharistanda… Kalemin ucundaki mürekkebin kokusudur kimi, kimi bulutların ışıklı yağmuru gibi… Yasemin renkli servilerin cilveleri çok hoştur o mekânda. 
             Hiç birinin gönül aynasında kir, toz ve pas olmamıştır dünya evinde yaşanken. Bal tatlılığında söz söylemek için sanki hep şeker yemişlerdir hayat boyunca. Sineleri, kristal bir aynadır, yaşadıkları mekânda. 
Sonsuzluğun dolunayında; ışığın ışıkla çarpımından hızlı bir uçuşla yıldızlar arasında uçar gibi sonsuza dek yaşamanın keyfindedirler, şimdi. 
            Mekânın ufuklarını renk armonisi içinde sisli ve hızlı yıldızlar mavi yörüngesiyle çizer kazandıklarının aşkına.                                                                            
            'Bu muhteşem doruğa ulaşabilmek için gönül fatihi olmak gerekli,' diye seslenmiştir onlara rehber dünya münadileri. 'Aşk olgusunun saltanatıdır, buraya yüceliş. Hayatı çekilmez kılarken kirlilik, sürgüne gönderilirken aşk ve erdem; yüreğine konuk etmişsiniz, en kutlu sevdayı.' der, Gılmanlar, Vildanlar. Tutar elinden, çiçeklerden yapılmış altın tahtına oturturlar, bu fatihi.
'Gariplerin çilesini soluyanların kokusu nergistir, burada!' 
              Dalları suya değen salkım söğütler altında neşe ve mutluluğun cümbüşüyle şen şakrak şarkılar söyleyen bir bölük ne kadar keyif verir gönül fatihlerine. Şarkıya maya tutturanlar; dünya evinde yaşarken yürek yuğan bir damla can suyu sunanlardır, bu güzide mekânda. 
             Mekân konukları, eşlik edip sırlara bürünerek söyler, o şarkıyı. Gökler, renklenir ve büyülenir duyunca. İnsan denilen emanetçinin büyüsünü çözer, ol şarkının güftesi:
Bir kenarda bir garibi buldunsa
Bir kuş gibi yüreğine kondunsa
Dudağına bir damla su sundunsa
Umman olur, bir damla su; gül açar.