Bugün, 26 Nisan 2024 Cuma

B.Rahmi ÖZEN


ÇOCUK VAKFI KURALIM

ÇOCUK VAKFI KURALIM


İçimdeki sevdayı haykırsam avaz avaz
Fezalar, duyar da kulaklar duymaz

Sokak çocuklarını biliyoruz, tanı-yoruz. Onları tanıdıktan sonra yapılacak ilk iş, eylem plânımızı hazırlamak.
Bu çocukların kurtuluşu ve mut-luluğu için acil eylemlerimizi öne almak…

Bali, tiner ve öteki uyuşturuculara bağımlı olanları belirlemek...
Hemen ardından bağımlıların tedavisini yaptırmak…

Bir insanın önce akıl ve ruh sağlığı yerinde olmalı.
Üçüncü olarak; sanat, edebiyat, şiir öykü, tiyatro ve folklor gibi insanda bedii zevklere doyum getiren eğitici, hafif çalışmaları ön plana alarak hayatı sevdirmek…

Bağımlı olmayanlara uygun meslek eğitimi için Milli Eğitim Müdürlüğü ile ortak çalışmalar yapmak. Bu çocuklarımızı, Çıraklık ve Eğitim Merkezinin kurslarına göndermek.
Onlardan birçoğuna sokaklara niçin düştüğünü sordum…

Genelde aldığın cevaplardan çıkardığım sonuç; aile içi geçimsizlik, iç huzursuzluk, sevgi bağlarının kopması..
Kâğıt mendil satmaya hazırlanan bir çocukla karşılaştım. Konuşmak istedim. Önce kaçacak oldu benden.

Mendillerinin tümünü alacağım dedim. İtiraz etti. `Hayır!` dedi. Ardından saldıracak gibi bir hamle yaptı. Yaşı dokuz ya da on olabilirdi. Cesaretle yapıştım koluna. Senin ablan yok mu dedim, annen yok mu dedim. Onlardan biri kabul et beni deyince; evini ne kadar özlediği belli ki; gözyaşları döküldü soluk yanaklarının üstüne. Kim bilir, neler gizliydi o gözyaşlarında?

Çözemedim. Çözdürmedi. Lakin beni büyük bir sınava tabi tuttu.
Psikolog gibi yaklaşınca ve anne yüreğindeki sevgiyle saçlarını okşayınca her şeyi anlattı.

Ufacık bir mutluğa tutkunluğu itmiş onu sokaklara.
`Hiç yeni giysilerim olmadı benim!` dedi, bana.

`Ağabeyinden kalanları giyindim hep,` dedi. Ağabeyine de mahallede ölen çocuklardan kalan elbiselermiş giydirdikleri.
Ufacık bir mutluluk…

Sattığı kâğıt mendillerle bir elbise parası kazanacakmış.
İrdelediğiniz zaman çözüyorsunuz iç dünyalarını. Çoğunluğu geçim sıkıntısından itilmiş sokaklara. Bazıları sevgisizlikten, bazıları ilgisizlikten...

Onları, kendi özel dünyasından alıp hayatın dünyasına çekmeliyiz. İşte bunu başaranlar, insan olmanın bilincini yakalayanlardır. Olgunluğa erenler diyebiliriz.
Onlarla konuşmak isterseniz; çekingen davranırlar.

Çekincelerinin elbet bir nedeni var. Ruhları yaralı bu çocukların! Ruhları yaralı! Kendilerine göre daha fazla yara almamak için yapıyorlar belki bu çekingenliği.
İnsan bir sancı tatmazsa kendi içinde, başkalarının sancısı daldaki kurumuş gazelin yere düşüşü gibi gelir, ona. Sancı çeken bir yüreğin sancısını durdurmanın Allah katındaki makamını düşünelim bir de… Hepimiz katılmalıyız böyle altın yürekli insanlar kervanına.

İnsan ulaşmak istiyorsa kutsalına başkalarının dertlerini çözümlemede bulmalı o mutluluğu.
Paylaşımda, özveride, sevgide... Barış ve kardeşlikte...

Yürek yakan nice trajik öykülerini bir dinleseniz…
Birinin bir şiirini dinledim; gözyaşları içinde:

`Sarıl bana kardeş diyerek!
Can diyerek sarıl bana!

Kardeşine benzemem,
Onun gibi kokmam sana

Sen, yine de;
Kardeş diyerek sarıl bana!

Kardeş derim,
Baba derim,

Ana derim,
Can derim ben sana;

Ne olur, sarıl bana!
Sarıl bana!

Can bildim,
Kardeş bildim ben, seni!