Bugün, 27 Nisan 2024 Cumartesi

B.Rahmi ÖZEN


HÜDAYİ YOLU

HÜDAYİ YOLU


 Bu bizim yol, Şahlarşahı'na kavuşmak için yol değildir. Biz, bize yakışan bir başka yola girmeliyiz... 
'Hangi yola?' diye soracaksınız; bunu biliyorum.
Bu yol; nefsin hodkâmlığından şımaranların, türlü acılar içinde kıvrananların yaşadığı bir devirde; canlara can taşıyan asil bir nehrin yatağıdır; cevabım…
Biliyorum; 'Açık konuş!' diyeceksiniz şimdi de…
Şefkat ve merhamet yoludur, diyeceğim. Yani; İstanbul'un öte yakasından Hüdâ ışığına pervane olmak için koşarak beri yakasına gelip, saltanat kanatlarını yakanların yoluna benzer bir şey…
'Hiçbir şey anlayamadım. Daha açık konuşsanız?' diye soranlarınız olacak.
Daha açık konuşuyorum; dünyanın gam ve endişesinden geçip Hüdâyi'nin feyizli nasihatlerinde deva bulan gönüllerin şifa yolu... 
Yani dünyanın bencil kalabalıklarından kaçıp nefsanî sultalardan sıyrılıp erimek ümidiyle buzdan benliklerini yıkanların yolu…  Saltanatını öte yakada unutup bu yakada Hüdâyi'nin ardı sıra yürümeyi şeref bilen sultanların yolu. 
Dünyanın dağ gibi meşgalelerinde boğulmaktan korkup kalbinde huzura kavuşmak isteyenlerin ipek yolu...  
Hırsların ateşinde ve hasedin çöllerinde yorgun düşmüş, koşturma ve telaşın yamaçlarında susuz kalmış ceylan huylu sinelerin sükûn bulduğu serin pınarların yolu...
Tabii ki bu yolun önünde kapılar var.
Biliyorum; şimdide 'Ne kapısı?' diyeceksiniz. 
Gönlü kırıkların, beli büküklerin, sahipsizlerin, kimsesizlerin kapısı... 
Bu kapıdan girenler; el üstünde tutulur; itibar görür, yeni umutlar kuşanır. 
Nice ümidini yitirmişler, gözden düşmüşler gelmiştir bu kapıya. Bu kapıda başköşeye oturdular, yorgun gönülleri sükûn buldu, dua pınarından yudum yudum huzur içtiler; kutsi aynalarda asıllarını seyrettiler.
Haydin; besmele çekerek girelim o kapıdan. İçeride bir sofra kurulmuştur.  Sofracıbaşı, sırmalı kaftanını çıkarıp sokaklarda ciğer satmaya razı olan bir zamanların Bursa kadısı Aziz Mahmud Hüdâyi'dir. Dünya sarhoşu olanlar, Hakk'a yol bulamayanlar, çıkmaz sokaklarda dolaşan şaşkınlar, tövbesini bozanlar, yüzlerini Rablerinden dönenler, tövbe etmeye yüz bulamayanlar. Haydin! Sofracıbaşının bal şerbeti sohbetine.
Kimse bu sofradan kovulmaz, ayıplanmaz, küçümsenmez, dışlanmaz. Bilakis, hürmet görür, merhamet bulur.   Kuvvetlilerle acizler, izzetlilerle yalnızlar, zenginlerle yoksullar omuz omuza, gönül gönüle çorba içerler bu sofrada. Kimsesizlerin kimsesidir bu sofra. Buradaki ruh ikliminde ayrılık-gayrilik duvarları yıkılır, makamlar unutulur, üniformalar çıkarılır, uzaklıklar erir, yabancılıklar dağılır.
Derya gönüllülerden gönlü yıkıklara doğru şefkat ve muhabbet yağmurları yağar. Mahlûkata, Hâlık'ın nazarıyla bakılır. Burası Hüdâyi ocağıdır. Vurdumduymazlığı, menfaatperestliği başlarına yastık eylemişlerin çoğaldığı dünyada, Allah Rasûlünün tavsiyesi ile komşusu aç iken tok yatmayanların sancılarından ve uykusuzluklarından nice şefkat ve iyilik meleği kanatlanır bu ocaktan.