Bugün, 19 Nisan 2024 Cuma

B.Rahmi ÖZEN


İNCE TÜLDEN GÜL ŞAFAĞI  

İNCE TÜLDEN GÜL ŞAFAĞI  


Barış, yeryüzünde en çok muhtaç olduğumuz şeydir. Sudan, ekmekten daha çok muhtaç olduğumuz… Ekmekten önce barışa, sevgiye ve aşka muhtacız. Ol aşk ki; sevginin enötesi…

İyinin de kötünün de fidanı insanın içinde filizlenir. Her meyvenin içi, kabuğundan yeğdir! Allah’a kul olmak, varlığa hür olmak gibi.        

Terme Çarşamba ovasına parlak seheridir Ceren kız. Süheyl yıldızıdır ovayı aydınlatan. Ayın ilk hilalidir tıpkı. Terme Çarşamba ovasının parlak seheridir. Yağmur çiçeğidir.

Üç gönle tuğ diken yürek hırsızıdır bu Ceren kız. Ele geçmeyen ülkedir. Fethedilmeyen şehirdir. Dillere destan efsanedir. Üç şehzadeye hüsran kapısıdır; onun ayaklarının eşiği. Kaç canın diriltilmesine, kaç delikanlının yeşermesine ümittir. Gecenin lacivert karanlığından ovaya düşmüş dolunay aydınlığı içinde renkli bir ışık buğusudur o. Tüm ova cerenlerine nefes, sevgiye hasret gözlerde yedi renkli şimşek parıltısıdır. Yıldız yağmurları gibi omuzlarından akar ibrişim saçları. Esrik küheylanlara taş çıkartır. Karacalı köyünün nadide elmasıdır Ceren kız. Son hecesine ulaşılmaz mektuptur. Bahardan evvel bahçelere bahar getiren yedi renkli çiçektir. Cerenler gibi yürüdüğünde yüreklerin en nadide nirengisine tuğ diken eceler ecesidir.

Bir gölge… İncecik bir söğüt dalıdır ona müştak… Ol bereketli toprak üstünde, saksısında bir çiçek… Tatlı meyveler verecek olan bir hurma ağacıyken yakar, kül eyler bir gönlü.  An içinde bir şimşek parıltısı gibi girer bir yiğidin yüreğine. Ovanın aysız ve yıldızsız bir gecesinde saçları omuzlarından akarken sevilmiştir o. Bir ıtır, bir gül kokusuyken… Ovanın bereketli toprağında yürüdüğünde bahçelere bahar getirirken... Bütün beyaz zambakların, sarı süsenlerin, lalelerin, tarla gelinciklerinin açtığı çağda...

Yeşilırmak kenarında yürüdüğünde masalların sudan çıkan bir düş tayı gibidir. Konuştuğunda menekşe kokusu gelir önce… Sonra pamuktan daha yumuşak sesi… Gözleri gizli bir bahçe; yağmur yemiş gül vurgunu. Ebr-i nisanla yaşaran çiçek… Gün başlangıcıdır gözleri. İçinden yemyeşil akarak Yeşilırmak geçen su bestesidir Ceren…

Lakin yüreğinde bir boşluk olandır Ceren. En içteki fuadındadır yaşının. Kapıları kilitli bir iç şehirdir yüreği.

Ceren kızın yüreği rüzgârı unutulmuş bir yelken, şafağı gelmeyen bir gece... Bir yarım ki; ol yüreğin diğer parçası acaba kimde?

Soluklandığı yeri gülistan eyleyendir, Ceren. Pınardan eve, evden pınara yürüdüğünde utangaç bir ceylan palazıdır. Hicabından yerlere sığınası gelendir. Dili, toprak olmaya can atan mahçubelerdendir. Onu görenlerin sırlarının en derunî sırrıdır. Gözlere, sabrı şiirleştiren erimsiz bir duadır. Yüreği, Yeşilırmak gibi yeşil yeşil akıp giderken gönülleri yeşillendiren bir sebildir, Ceren.

O ki; elleri kendinden kınalı, o ki; gözleri doğuştan sürmeli.. O ki; kimin gözü değse gözlerine, kendinde bir şeyler unutulandır.

Konuştuğunda sesi ışık gibi kısık, lir nağmesi kadar kışkırtıcı, berrak ve aydınlatıcıdır. O ki; betimsiz bir ezginin güzellik adına her şeyi olandır.

Ceren ki; benim gönlümün derununda yeri olandır.