Bugün, 27 Nisan 2024 Cumartesi

Selim EROĞLU


TÜRKÇE'NİN FERYADI YAHUT DENKLİK

TÜRKÇE'NİN FERYADI YAHUT DENKLİK


 Müdür Bey'in odasında toplantı halindeydik. Müdür Bey'in haricinde 5-6 öğretmen arkadaştık. Resmi anlamda gündemdeki maddeleri müzakere etmek üzere toplanmıştık. Konuştuklarımızı zapta geçirip raporlaştıracak ve ona göre eğitime yön verecektik.
   Müzakereler gayet medeni bir vaziyette cereyan ediyor, her arkadaş fikrini medenice söylüyor, birbirimize saygıda kusur etmiyorduk.
   Gündem son sınıfların üniversite sınavlarına hazırlanması meselelerine gelmiş, daha faydalı olabilmek için neler yapabilirizi konuşuyorduk. 
   Anlaşıldığı üzere gayemiz yaptığımız  işin hakkını vermek, öğrencilere daha faydalı olabilmek için hal çareleri aramaktı. Çünkü hepimiz “vatanını en çok seven görevini en iyi yapandır” anlayışına sahiptik.
   Bir gün önce özel bir üniversitemizden bir yetkili gelmiş üç yüz kadar son sınıf öğrencimize, konferans salonunda, sistem hakkında bilgi vermişti.
   Konferansa katılan bir arkadaş, “misafir gelen uzman, öğrencilerimize akreditasyon'un ne olduğunu sordu. Sadece 4 öğrencimiz bildi. Çok utandım. Bu böyle olmamalıydı” deyince ben söze girdim.
   Bakın dedim, o uzman akreditasyon değil de denklik deseydi, öğrencilerimizin tamamı bilirdi. Siz de utanmak zorunda kalmazdınız, diyerek adeta Türkçenin Feryadı'nı ortaya koydum.
   Gülüşmeler, ses yükseltmeler, itirazlar oldu. Hiç aldırmadım. Hele bir gerekçe sundular ki çok garibime gitti. Eğitimin dili evrenselmiş, bu tür kelimeler dünyanın her yerinde aynı kullanılıyormuş. Dünya ile bütünleşmek istiyorsak buna mecburmuşuz.
   Neden bu tür kelimeleri kullanmak zorunda olacak mışız? Böyle bir kanuni zorunluluk var da benim mi haberim yok. Kullanmayana ceza mı veriyorlar ya da dünyamızdan mı atıyorlar?
  Eve gelince sözlüklere baktım. Akreditasyon kelimesi yok. Akredite kelimesi var. Dilimize Fransızca'dan girmiş. Eğitimin evrensel dili İngilizce'dir  diyenler ne derler bu duruma. Demek ki doğru değilmiş. Bilmeden konuşuluyormuş.  Akrediteye iki anlam verilmiş. (1) Kredi verme, inandırıcı kılma. (2) Yetki verilme, resmen tanınma, kabul edilme.
   Bizi alakadar eden kısmı ikinci anlamı. Aslında şu demek. Siz, üniversiteyi yurt dışında okuyorsunuz. Uzun mücadelelerden sonra diploma alıyorsunuz. Bu diplomanın yurt içinde geçerli olup olmadığını YÖK onaylıyor. Siz de o diplomayla yurt içinde iş yapıyorsunuz. Yapılan bu resmi işlemin karşılığı Türkçe olarak “DENKLİK”. Ecnebicesi Akredite/Akreditasyon.
   Zannımca, bazı öğrencilerimiz üniversiteyi yurt dışında, herhangi bir yerde okumak istediklerini söylemişler. Bitirdikten, diploma sahibi olduktan sonra bu diplomayla yurt içinde çalışıp çalışamayacaklarını sormuşlar. Mesele de burada zuhur etmiş.
   Bu husus, uluslararası bir mesele. YÖK, bitirdiğiniz üniversitenin diplomasının denkliğini onaylarsa mesele yok. Onaylamazsa mesele çok. Boşuna okumuş oluyorsunuz. En iyisi yolun başında bilgi sahibi olmak. Yapılan bu işleme denklik deniyor. Bunu da ancak üniversiteler açısından YÖK yapıyor.
   Arkadaş bu konuda bilgi vermek istemiş. Konu hassas ve önemli lakin böylesine hassas ve önemli bir konuda konuşmacı “denklik” dese mesele kalmayacaktı. Akreditasyon deyince ipler kopmuş. Dördü hariç öğrencilerimizin gerisi cahil yaftası yemiş. Zimnen şu anlaşılıyor ki asıl suçlu, asıl cahil, onlara bunu öğretmeyen biz öğretmenler oluyoruz. Benim itirazım buna. Mesleğim, görevim, meslektaşlarım adına bunu kabul etmem mümkün değil.
   Öteden beri şunu savunurum:
  Biz bilhassa eğitim kurumlarında Türkçe konuşacağız Türkçe yazacağız. Düşüncelerimizi, meramızı ana dilimizle ifade edeceğiz. Her hususta önce dilimize öncellik vereceğiz. Türkçe'si varken başka dilden olanı kullanmayacağız. İlla yabancı olanın kullanmak zorundaysak veya faydasına inanıyorsak parantez içinde belirteceğiz. Mesela, benim diplomamın denkliği (akreditasyonu) var diyeceğiz.
   Yabancı hayranlığı yüzünden kendimizi cahillikle itham etmek tam bir cahilliktir.
   Gerçek bir münevver olmak için öğretmen arkadaşımız Ahmet Sezgin'nin “Türkçe'nin Feryadı”'nı okumalarını tavsiye ediyorum.
   Feryadımız daha ne kadar sürecek?