Bugün, 18 Nisan 2024 Perşembe

Nazmi KILIÇ


ADALETİN ÖNEMİ

ADALETİN ÖNEMİ


    Toplumların ayakta kalabilmesi için birçok kurallar vardır. Bunların en başında da adaletle hareket etme gelir. Adaletin olmadığı, zulmün egemen olduğu millet ve cemiyetler yok olmaya mahkûmdurlar. İnsanlık tarihi adaletten ayrılıp zulüm eden ve sonunda yıkılıp giden birçok devletlerin hatıraları ile doludur.
    Bir ülkeyi topla tüfekle yıkamıyorsanız veya ele geçiremiyorsanız, içeriden hamle yapıp adalet mekanizmasına darbe vurmanız ve o ülkede adaleti yok etmeniz yeterlidir. Adaletin önemini anlatan, çocukluğumda büyüklerimden duyduğum hikâyelerden biri:
    Osmanlı döneminde yolsuzlukları ile ünlü Karakuşi adında bir kadı varmış. Karakuşi Kadı, bir fırının önünden geçerken burnuna güzel bir koku gelmiş. Vitrinde güveç içinde nar gibi kızarmış sahibini bekleyen nefis bir ördek var.     Kadı, fırıncıya:
    - “Ben bunu aldım” demiş. Kadıya itiraz edilir mi? Fırıncı hemen ördeği paket yapıp vermiş. Az sonra ördeğin asıl sahibi gelmiş:
    - “Hani bizim ördek?” Fırıncı boynunu büküp:
    - “Uçtu” deyince iş kavgaya dönüşmüş. Kavga sırasında fırıncı, araya giren bir gayrimüslim müşterinin gözünü çıkarınca korkup kaçmaya başlamış. Gayrimüslim de peşinde kovalıyor.
    Bir duvardan atlarken, bilmeden duvarın öteki tarafındaki hamile bir kadının üstüne düşmüş. Kadın, çocuğunu düşürdüğü için, kadının kocası da fırıncının peşine düşmüş. Can havliyle kaçan fırıncının çarpıp devirdiği Yahudi bir vatandaş da kızıp peşlerine takılmış. Sonunda duruma müdahale eden zaptiyeler hepsini yakalayarak Karakuşi Kadı'nın karşısına çıkarmışlar. Kadı sırayla sormuş.
    Ördeğin sahibi:
    - “Bu adam ördeğimi hiç etti” diye şikâyet etmiş. Kadı fırıncıya sormuş:
    - “Ne yaptın bu adamın ördeğini?”     Fırıncı :
    - “Uçtu” demiş.
    Kadı, kara kaplı defterini açmış:
    - “Ördeğin karşısında tayyar yazılı. Tayyar “Uçar” anlamına gelir. O halde ördeğin uçması suç değil” diyerek, fırıncının ördek işinden beraatına karar vermiş. Gözü çıkan gayrimüslim vatandaşa sormuş. Onun şikâyetine de kara kaplı defterden bir madde bulmuş:
    - “Her kim, gayrimüslimin iki gözünü çıkara, o Müslim'in tek gözü çıkarıla.”
    Davacı:
    - “Benim tek gözüm çıktı. Şimdi ne olacak?” diye sorunca Karakuşi Kadı:
    - “Şimdi” demiş, “Fırıncı senin öbür gözünü de çıkaracak, biz de onun tek
gözünü çıkaracağız.” Tabii gayrimüslim şikâyetinden hemen vazgeçmiş, fırıncı bu davadan da beraat etmiş.
    Çocuğunu düşüren kadının kocasına da Karakuşi Kadı:
    - “Tamam” demiş, “Karını vereceksin, bu adam yerine yeni çocuk koyacak.”
    Böyle olunca adam da şikâyetini anında geri almış, fırıncı bu davadan da kurtulmuş. Kadı dönmüş Yahudi'ye:
    - “Senin şikâyetin nedir bre?” Yahudi bir süre düşündükten sonra ellerini açmış,
    - “Ne diyeyim kadı efendi. Adaletinle bin yaşa Sen, e mi!”
    - Ananı "öpen" kadı ise, kimi kime şikâyet edeceksin? 
    Adaletsizliğe tipik bir örnektir bu hikâye. Herkes bir şekilde işini kılıfına uydurdukça, ülkenin temel taşlarından biri daha yerinden sökülmüş olur. Bu hikayeden anladığımız şey; suçu gerçekten işlemiş olsanız ve suçüstü yakalanmış olsanız da ceza almaktan kurtulma ihtimalinizin her zaman var olduğudur. Ama her şeye rağmen adalete olan inancımızı korumak ve günümüzün adalet dağıtıcılarına güvenmek zorundayız. Vaktiyle böyle kötü örnekler yaşansa da, genellikle de adalet dağıtıcıları adil olduğu müddetçe tehlike yok demektir.
    Sadece adalet dağıtıcılarının adilliğine değil ebeveynlerin çocuklarına, öğretmenlerinin öğrencilerine, patronun işçisine, amirin memurlarına, doktorun hastasına, memurun hizmet verdiği insanlara karşı adilliği önemlidir.     Adalettin timsali Hz. Ömer'in adaletiyle hükmeden ve hükmedilenlerden olabilmek dileklerimle adaletle ve sağlıcakla kalın.