Bugün, 26 Nisan 2024 Cuma

Selim EROĞLU


ADI RESUL`DÜ

ADI RESUL`DÜ


O gün her zamanki gibi hastane de anamı ziyaret etmiş, sonra da okula, görevime yetişmeye çalışıyordum. Arabada seyir halinde yalnızdım.

Bir tarafta anamın hastalığı , bir tarafta okuldaki görevim öbür tarafta dünya hayatı...Bütün bunları düşünerek ilerliyordum.

Bu arada yolun kenarında perişan kılıklı on-on bir yaşlarında bir çocuk el etti. Muhtemelen benden önce de birilerine el etmiş olmalıydı. Belli ki durup almamışlardı. Bir an alıp almamak arasında ben de tereddüt ettim. Vicdanım kaldırmadı.

Arabaya alıp sıkıntıya girmek de vardı. Benim inancıma göre yolda ve darda kalana yardım etmek esastı.

Bu düşüncelerle ne olursa olsun dedim ve yolun kenarında durdum. Çocuk tebessüm ederek ön kapıyı açtı. Gülerek “Selamün aleyküm abi”dedi ve seviçle koltuğa oturdu.

Çocuğun üzeri yırtık pırtık ve toz toprak içerisindeydi. Ne yalan söyleyeyim bir an koltuğun toz toprak olduğu aklıma geldi. Biz az mı toz toprak içinde kalmıştık. Aynı sevecenlikle ve güler yüzle “aleyküm selam” dedim.

Bu sıcak karşılık ,çocuğun özgüvenini arttırmıştı.”Beni `kuş`un oraya kadar götürür müsün abi?”dedi. Kuş dediği bir km ileride belediyenin yaptığı heykeldi.”Tabi”dedim. ”Adın ne?”dedim.”Adım Resul “dedi. Yaş itibariyle Resul`un öğrenci olması gerekiyordu. “Sen okumuyor musun?”dedim.”Yunus Emre`de okuyorum, altıya gidiyorum. ”dedi. ”O halde, okul zamanı bu ne hal,niye toz toprak içindesin ?”dedim. Başladı anlatmaya:

-“Abi , ben boş zamanlarımda buraya ,mezarlığa geliyorum. Mezarları çapalıyorum. Otlarını temizliyorum. Mezar sahipleri bunun karşılığında bana on-on beş lira veriyorlar. Üzerim bu yüzden toz toprak, kusura bakma .Günlük harçlığımı kazandıktan sonra öğleden sonra da okuluma yetişiyorum. Babam öldü. Annemle birlikte Hastanebaşı`nda bir gecekonduda oturuyoruz. İki kardeşiz. Abim Kavak`ta köyde çobanlık yapıyor. Belediyenin verdiği yardımlarla geçiniyoruz. Ben de mezar çapalamaktan kazandığım parayı anneme veriyorum.İdare edip gidiyoruz.``

Resul`ü ilk önce tinerciye baliciye benzettiğim için insanlığımdan utandım.”Çok iyi Resul, seni sevdim, annenin sözünden çıkma.”dedim.”Abi “dedi. ”Hiç öyle şey olur mu? Ben mezarlıkta hocalardan çok duydum, anne-babanın sözünü dinlemesen iki yakan bir araya gelmiyormuş. Cennete de giremiyormuş. Ben bu yüzden annemin sözünden hiç çıkmam. “dedi. Resul büyümüş de küçülmüş gibiydi. Bir ara “Sen ne iş yapıyorsun abi ?“dedi. Yunus Emre`nin yanındaki Ahmet

Sarı`da öğretmenim, müdür yardımcısıyım.” diyebildim. Resul “Abi” lafından vazgeçti” Öğretmenim ”dedi. Resulle sözleştik. Ziyaretime gelecek. Karşılıklı çay içip dertleşeceğiz.

Sağlıcakla kalın.