Bugün, 27 Nisan 2024 Cumartesi

B.Rahmi ÖZEN


AĞAÇLA İNSANIN DOSTLUĞU

AĞAÇLA İNSANIN DOSTLUĞU


 Bir insanın ağaçla dostluğu olur mu? Olur. Hem de sırdaşlığa varan bir dostluk kurar erdemli insan. Gizli ve aşikâr bin türlü dostluk ve aşk alıp yürümüştür insanla ağaç arasında. Bir ağacın yanına vardığında erdemli insanı saran en başta hayranlıktır. Gövdesine yaslanır yaslanmaz konuşur erdem eri ağaçla. 
Diliniz döndüğünce ve öyle havadan sudan da konuşmaz ağaçla ol kişi. Çağımızda da eksik değildir böyle erdemliler. Ağaç gövdesine yaslandığında kendini güvende hisseden pek çoktur. 
Ağacın hitabına bir kere kaptırdı mı kendini, dünya onundur gayri. O ağaçlar ki; gündüz başkadır dilinden dökülen, akşam kızıllığında başka, gün ağardığında başka… 
Ağaçlar, geceleri metanet yüklenirler ve dervişler gibi çekilirler içlerine. Baharlarda bir başkadır giyitleri,  gülücükleri. Dalını yaprağını kuşanıp ve çiçeklerini giyinip; unutur ağaçlığını da karışıveresi gelir insanlar arasına. 
Hepsinin sevilecek bir yanı, kulak verilecek bir öyküsü vardır ağaçların. Dallarını özgürce, korkusuzca göğe salmış çam, rüzgarın önünde salınıp duran servi, dünyadan elini eteğini çekmiş bilge çınar, sütünü akıtmış incir, alev alev tomurcuklarını parlatan nar, çiçekten kaybolmuş zerdali, yükünü tutmuş zeytin, kokusunu salıvermiş ıhlamur, gölgesini koyulaştırmış ceviz... Garip alıçlar, umursamaz meşeler, köknarlar, karaağaçlar, yalnız ardıçlar, nazlı çitlembikler; şehir güzeli erguvanlar, manolyalar... Her biri başka bir makamda söylemektedir türküsünü. Hepsi de başka bir öyküyü anlatır derinden. Ağaçların meclisine varıp selam vermek, adlarını anmak; birinin gölgesine oturmak, gövdesini okşamak, tadına doyulmaz bir mutluluk balı çalar insanın diline. Bir kere dostluk kurdu mu insan ağaçlarla, Yaratıcıyla dostluğunu daha pekiştirir. Lakin her babayiğidin harcı değildir ağaçla dostluğa girmek.  Ha, söyleyelim ki; dostluğundan emin olmadığı, birine yüz vermez ağaç kısmı. Fakat bir kere inandı mı dostluğuna, can atar onunla halleşip halvete.
Her çocuğun doğumunda bir ağaç dikerdi atalar. Hem çocuğun, hem ağacın gözüne bakarlardı büyüsün ve serpilsin diye. Ve çocuklar,  kader arkadaşı fidanlara tutunarak büyürlerdi. 
Bakınız, çocukla ağacın kıskanılacak dostluğunu, şair ne güzel dökmüş mısralarına: 
"Çocuk, çok sevdi ağacı/Verirdi ona, her kış, çiçekleri olaydı/Yaprakları olaydı
           Ağaç, çok sevdi çocuğu/Öperdi altın saçlarından/Dudakları olaydı.
         Ve ona öptürmek için/Eğilirdi yerlere kadar,/Yanakları olaydı
           Dökerdi önüne hepsini/Gümüşten, altından, sedeften/Oyuncakları olaydı
          Ve çocuk gittikten sonra/Böyle kalır mıydı ağaç/Ne olurdu onun da
         Bacakları olaydı/Ayakları olaydı"
Doğrusu istenirse, Rabbim, ağaçları, hayatımızın en lütufkâr yardımcısı kılmış. Allah'la dostluğumuzu artırmak için her yaprağı, her dalı, her budağı ayrı bir kitap olan ağaçla dostluk kuralım, dostlarım!