Bugün, 25 Nisan 2024 Perşembe

Mehmet TÜRKAN


AĞANIN MEKTUBU

AĞANIN MEKTUBU


Zaman geçiyor ve gün gün ülkemiz gelişip yenileşiyor ve birçok sosyal ve teknik imkânlara kavuşuyoruz ama bir türlü bazı konularda konunun özüne inerek aslını anlayamıyoruz. Olayların yüzeysel görünüşüne kapılıp asıl derinliğini bir türlü yakalayamıyoruz.
Vakti zamanında ağanın biri uzun bir süreliğine köyünden ayrılmak durumunda kalır. Bu günkü imkânlar olmadığı için köyü ve köylüleri ile haberleşme imkânı da olmaz. Ağa köylüleri, köylüler de ağalarını özlemişlerdir. Günlerden bir gün ağadan bir mektup gelir. Ağanın okuma yazma bilen yeğeni mektubu köylülere okur. Köylüler çok etkilenir. Yarın ki gün gelir toplanır köylüler: “Biz ağamızı çok özledik onun mübarek sözlerini ve mektubunun tekrar okunmasını istiyoruz.” derler. Bu böyle devam eder gider. Neredeyse bütün işler güçler bırakılmış her gün ağanın mektubu okunur duruma gelinmiş. Birçok kişi ağanın mektubunu ezberlemiş ve kehanet ve kerametler çıkararak anlatmaya başlamış. “Ağamız burada şöyle demek istemiş, ağamız burada böyle demek istemiş.” gibi tevil ve tefsirlerde bile bulunmaya başlamışlar. Hatta ağanın mektubunu ezberden okuma yarışmaları bile düzenlenmiş. Bu arada bütün işler güçler unutulmuş. Köyün bütün işleri aksamaya başlamış aksamaya ve geriye gitmeye başlamış ama herkes ağanın mektubunu ezbere biliyormuş.

Ağa köye dönünce bir de ne görsün bütün işler alt üst olmuş. Her şey tersine dönmüş ama herkes onun mektubundan ve kerametlerinden bahsediyor. Hatta hiç aklından bile geçmeyen fikirlerin yayıldığını görüyor. Hatta ağayı kendi mektubunu anlamamakla bile suçluyorlar.
Bu bir kıssa belki ama bu günkü toplumuzda bundan pek de farklı değiliz. Birçok şeyi ezbere biliyoruz ama onun ne anlama geldiğini gerçekte ne ifade ettiğini bir türlü anlayamıyoruz. İçimizde ürettiğimiz ağa mektupları ile vatan kurtarıyoruz. Kısaca kraldan çok kralcılık yapıyoruz.
Bu durum toplumsal hayatımızda da böyle, inanç hayatımızda da böyle, eğitim hayatımızda da böyle. İşimizi bir türlü ağanın mektubunu ezberlemekten öteye götüremiyoruz.

Çok iyi ritüellerimiz ve “lâyüsel” dediğimiz önde gidenlerimiz var ama onları anmak yerine kalıplaşmış sözlerini ezberlemekten öteye geçemiyoruz. Kuru laf kalabalıkları ezberlemekten iş yapmaya imkânlar ve fırsatlar bulamıyoruz.

Eğitim sistemimiz de bundan çok farklı değil. Bir sürü şeyler ezberliyoruz. Hatta bunları ezberleme yarışmaları bile yapıyoruz ama bu ezberlediklerimizde anlatılanlar nedir? Diye sorgulayıp uygulamayı bir türlü düşünemiyoruz. Dünyalar kadar şeyleri hafızamıza dolduruyoruz ama kısa bir süre sonra bir kelime bile hatırlamıyoruz.
Hakkında birçok şeyler yazıp söylediğimiz insanların gerçek hayatında gerçek mücadelelerini bilmeden kuru laf ezberlemenin bir anlamı olmuyor sanırım. Hem hafızamıza alıp hem de yaşamak dileği ve Yunus`dan bir dörtlük ile sözümü bitiriyorum.

Dört kitabın mânâsı
Bellidir bir elifte
Sen elifi bilmezsin
Bu nice okumaktır

ismail yüksel
10.07.2014 17:08:49
hocam merhaba ağanın mektubu güzel yorumu zaten siz yapmışsınız geri kalmış toplumların neden geri kaldıklarını anlatmak istiyor.selamlar.

Mitat BAYRAK
10.07.2014 17:08:44
Hocam yüreğine kalemine sağlık. Allah bizleri ömrünü Ağa Mektubu okuyarak gecirenlerden etmesin inşallah