Bugün, 24 Nisan 2024 Çarşamba

B.Rahmi ÖZEN


AH ÖZLEM

AH ÖZLEM


Ne vicdan azabı, ne yasaların cezası, ne Allah rızası kimseleri ilgilendirmiyor. 
Yıldızların menevişinde yıkanan ülkemin duru çayları, duymadığımız hoyrat türkülerin arenası. Analar, babalar, bacılar, kardeşler gülmeyi unuttu... Gülücükler, titrek dudaklara mandallı. 
Gözlerde ve yüzlerde iğreti duyguları haykıran betimsiz maskeler.. Daha dün, mutluluktan gonca dudaklara asılan tebessümler, bugün çöpte.. 
Bir çırpıda bozuldu her şey… Önce; ilişkileri tutsak almıştı çürümüşlük. Ardından çürüme yozlaşmışlığı, yozlaşma yoksulluğu getirdi. Sonra eteklere sarılan çürümüşlük, insanın yüreğine kadar boy verdi.  
Böyle miydi bu ülke? 
Nereye gizlendi zeytin dalı taşıyan ak güvercinler? Nerede ak duygular? Betimsiz sevgiler, nerede? Hangi sahralarda kayboldu, güzide değerler? Hangi ahular, yüreklerine hapsedip çöllere götürdü kar beyaz düşünceleri?
Bir zamanlar, bu topraklar üstünde sevgiler gönle dolunca, dostlar; dostlarına yüreklerini sererlerdi. Sevince; adam gibi sevilirdi. Sevince gönüller, şehirler köylerle birleşir, garipler beylerle bütünleşirdi. Sevgiler; dualar kadar kutlu, dualar kadar engin, dualar kadar derindi. Nefretler, bir bakışta mum gibi erirdi. Umutlar, bir bakışla göverirdi. İnsanlar, özlerini sözleriyle birleştirerek yaşar ve yaşadıklarını anlarlardı. 
Onulmaz yaraları gidermek için sevgiler, yamanmalı sızılı yüreklere. Dört bir yana kördüğüm gibi çöreklenen karalıkları gidermek için; umutlar çiselemeli güvercin kanatlarından. 
'Silahlara, bıçaklara, zincirlere, kaba güce veda!' deyip bir zeytin dalı uzatılmalı günaha batırılmak istenen nazenin gençliğin ellerine.
Ah özlem!