Bugün, 27 Nisan 2024 Cumartesi

Seyfi GÜNAÇTI


Aile ve Eğitim

Aile ve Eğitim


 Ana babanın, çocuklarına karşı görevleri nelerdir?
Onları beslemek, büyütmek, giydirmek, iyi ve ahlâklı bir insan olmasını sağlamaktır.
Tabii en başta ona güzel bir isim vermektir.
Gazeteden refikimiz Ahmet Sezgin, sosyal medyada paylaşmış:
“Çocuğunuz; renkleri, şekilleri, rakamları zaten öğrenecek. Çocuğunuza beklemeyi, sabretmeyi, başkalarına saygı duymayı, sevgiyi, merhameti öğretin.”
Çocuklara verilmesi istenen değerlerin hepsi önemli. Ancak ben saygıdan başlamak istiyorum.
Nedir saygı? İnternet sözlüğünde saygı şöyle tanımlanmış:
“Büyüklere, yaşlılara, değeri yüksek olanlara ve kutsal bilinenlere karşı duyulan sevgi ve çekinmeyle karışık bağlılık duygusu.”
Öncelikle saygı gösterilmesi gereken kişiler, ana babalardır. Çünkü Yüce Allah (CC) İsra Suresi 23. Ayette öyle buyuruyor:
“Rabbin yalnız kendisine ibadet etmenizi ve ana babaya iyi davranmanızı emretti.”
Ana babadan başka öğretmene ve kendinden büyüklere de saygılı olmak gerekir.
Z kuşağını düşündüğümüzde günümüz çocuklarına saygıyı ve sabrı benimsetmenin ne kadar gerekli olduğunu daha iyi anlıyoruz.
Bugünkü eğitim sistemi, çocukları özgür ve kendini ifade edebilen nesiller olarak yetiştirmeyi hedef alırken özgürlük anlayışı abartılmış, adeta sorumsuz bir gençlik yetişmesine sebep olunmuştur. Elbette bütün gençliği aynı listeye koymuyorum.
İlkokullarda ‘Sınıf annesi’ diye bir uygulama vardı, Aralık ayı başında bakanlık tarafından kaldırıldı. Ancak bu uygulama geçerli iken bir sınıf annesi ile 8-9 yaşlarındaki bir erkek çocuğun sınıftaki konuşması, daha doğrusu çocuğun sınıf annesini azarlaması sosyal medyaya düştü:
Sınıf annesi : Sana böyle konuşmanı kim sağlıyor?
Öğrenci : Size ne kimin sağladığı? Sana ne!
SA : Sen öğretmenine de mi böyle konuşuyorsun?
Öğrenci : Sana ne? Sana ne?!.
Çocuk, söylediklerini el kol hareketleriyle destekliyor!
“Sözün bittiği yer” ifadesi, böyle durumlarda mı söyleniyor?
Görüntüde sadece o çocuk var. Sınıf annesinin bize arkası dönük. Sınıf annesi olabildiğince sakin kalmaya ve nazik konuşmaya çalışıyor. Çocuk ise tam aksine bir görüntü çiziyor; huysuz, geçimsiz ve saygısız…
Bu çocuk nasıl bu hale gelmiş? Eğitimin sonucu mu yoksa onun doğuştan gelen yapısı bu mu?
Çocuğun fırça attığı kadının, sınıf annesi değil de mahalleden herhangi bir kadın olduğunu düşünelim. Kadının sorularına, çocuğun böyle cevaplar vermesini doğru buluyor musunuz?
Benzeri bir olaya geçtiğimiz Kasım ayında bir düğün salonunda şahit oldum.
Beş yaşlarında iki erkek çocuk. Birinin elinde cips torbası var. Ancak torbanın altı delinmiş; cipslerin bir kısmı yere düşmüş. Çocuk yerdekileri toplamaya çalışıyor. Yanımdaki öğretmen arkadaş oturduğu yerden müdahale etmek istedi; “Yerdekileri torbaya koyma. Onlar kirlendi” dedi.
Çocuk ya anlamadı ya da öğretmenin sözüne kulak asmadı; yerdeki cipsleri toplamaya devam etti. Öğretmen arkadaş dayanamadı, oturduğu sandalyeden eğilerek çocuğa sesini net olarak duyurmak istedi. Çocuk sinirle öğretmen arkadaşa çıkıştı;
“Sana ne, sana ne?!.” diye söylenmeye başladı. Şaşırdım, kime ne diyeceğimi bilemedim.
Bacak kadar çocuk dedesi yaşındaki adama dikleniyor. Bu, “kendini ifade etme” mi yoksa bir saygısızlık mı? Bu çocuk büyüklere diklenmeyi kimden öğrendi?
Saygı bir yana, ben diyorum ki çocuklara daha ilkokul birinci sınıftan itibaren, kime karşı olursa olsun “Sana ne!” dememesi öğretilmelidir. Bana göre “sana ne!” ifadesi, verecek cevabı olmayanların, bir fikri bulunmayanların kötü bir savunma mekanizmasıdır.
Herkesin mutabık kaldığı bir söz var; “Eğitim ailede başlar.”