12 Mart ?´İstiklal Marşı´´mızın kabulünün 95. yıl dönümüydü. Bir asra yakındır İstiklal Marşı bir mutabakat metni olarak taptaze canlılığını muhafaza etmektedir.
İstiklal Marşı, her görüşün ve her kesimin temsil edildiği, son derece demokratik bir meclis olan Birinci Meclis tarafından oy birliğine yakın bir çoğunlukla kabul edilen benzeriz bir milli mutabakat metnidir.
O zamanlar İstiklal Marşı´na sadece ?ısmarlama bir metin´ suçlamasıyla Benim Atalay ve Tunalı Hilmi karşı çıkmışlardır. Bugün Ankara´nın en meşhur caddesinin isminin Tunalı Hilmi Caddesi olması düşündürücüdür. O tarihlerde zor günler geçiren milletimizin moral değerleri yükselsin diye Meclis bir milli marşı yarışması açar. 500 lira da para ödülü konulur. O zamanlar 500 liraya üç çiftlik alınabiliyormuş. Yarışmaya tam 724 eser katılır. Komisyon ve özellikle devrin Milli Eğitim Bakanı Hamdullah Suphi Tanrıöver bu şiirlerden hiç birini beğenmez.
Mehmet Akif gibi milli ve dini hassasiyetleri zirvede olan bir şairin niye katılmadığını sorgular. Akif´in para ödülü olduğu için katılmadığını öğrenir. Gösterilen tavır çok manidardır. Kişinin gerçek kimliği ,yokken gösterdiği sabırla; varken de gösterdiği tavırla anlaşılır.
Akif yokluk içindedir. Kış günü sırtındaki paltosu emanettir. Cebinde iki lira borç para vardır. Çoluk çocuğu İstanbul´dadır. Kendisi milletvekili olmasına rağmen Tacettin Dergahı´nda misafir olarak kalmaktadır. Ödülü kabul etse bir anda memleketin sayılı zenginleri arasına girecek, yedi göbek sülalesi rahat edecektir. O bu ince çizgide ?milli marş parayla yazılmaz? der. Öyle olsaydı belki de bugün ?ne olacak parayla yazılmış şiir işte? deyip hafife alacaktık.
İşte bu bir şahsiyet göstergesidir. Bu tavır ve sabır beni çok düşündürmüştür. Acaba ben olsam ne yapardım, ?ben de şüphesiz aynı tavrı gösterirdim demek? ne kadar kolay.
Bugün toplum o hale gelmiş ki anlamak mümkün değil. Parayı elinin tersiyle itene enayi gözüyle bakıyorlar. Kimse kazandığın para helal mi diye sormuyor. Gerçi böyle soru sorulmasını talep eden de pek yok. Ne kadar para kazanıyorsun diye soruyorlar. Neyin var diyorlar.
Dünyanın parasını kazanan futbolcular primimizi geç aldık diye top oynamıyorlar. Forma aşkı, takım ruhu göstermedik. Bastır parayı al Çin´e götür. Çoğu su akarken testiyi doldurma peşinde.
Bugün toplumun her kesiminde Akif´in gösterdiği tavra ihtiyacı var. Eğitimdeki anlayışımız bu olmalı. O yapıyor ya bu kapıyor ya mazeret olamaz. Helal kazanılan bir kuruş haram kazanılan bin kuruştan daha muteberdir. Akif inandığı gibi yaşayan adamdı. Yaşayışımızda bir sakatlık varsa inancımızı sorgulamalıyız. Akif de kızıyordu, öfkeleniyordu içimizdeki vurdumduymazlara:
?Alemde ziya kalmasa halk etmelisin halk,
Ey elleri böğründe yatan şaşkın adam, kalk.´´
Şaşkınlıktan kurtulmanın zamanı gelmedi mi?
Sağlıcakla Kalın!