Bugün, 26 Nisan 2024 Cuma

Selim EROĞLU


ALIN TERİ


Henüz 12-13 yaşlarındaydım. Bugünkü gibi fındık zamanıydı. Yakın çevrem, kendi işinden önce veya sonra ?yevmiye?ye gidiyordu.

Ben de heves ettim. Ailemin itirazına rağmen bir akrabamıza fındık toplamaya yevmiyeye gittim.

Yaşım gidenlere göre küçük olduğu için ilk önce itirazla karşılaştım. Bu durum ağırıma gitmişti. Kendi çapımda çalışkan sayılırdım. Kendimi lafla değil de icraatımla ispatlamalıydım.

Var gücümle kendimi işe verdim.

Akrabam olan yer sahibi performansımı beğenmiş olacak ki bana farklı bir iş havale etti. Fındık tarlasının önceden eksik kalan tırpan işini bir gazla bana vurdurdu.

Buraya kadar bir problem yok.

İş veren memnun, işçi memnun iki günü geçirdik.

Takdir edilmek hoşuma gitmişti.

Bugünkü rayiçle 60 TL´den 120 TL´yi hak etmiştim. O yaşlarda bir çocuk için hatırı sayılır bir meblağ sayılırdı.

Tırpan vururken, erbabınca malumdur, buram buram ter attığımı hatırlıyorum.

Terim soğuyalı bir iki ay olmuştu ama ben emeğimin karşılığını hâlâ alamamıştım.

Hakkımı aramaya kalktığımda paranın yer sahibinden çıktığını fakat bana intikal etmediğini öğrendim.

Ali Veli´ye, Veli de Selami´ye vermiş ama para bir türlü gerçek sahibine yani bana ulaşmamıştı.

Hakkım olan para sonradan bana ulaştı mı hatırlamıyorum. Aradan çok zaman geçti. Ulaşsa hatırlardım diye düşünüyorum.

Fındık zamanı unutamadığım bu hadiseyi niye anlattım?

Şunun için:

Bir gün kendi çapımda birilerine iş verirsem işçinin hakkını alın teri kurumadan vereceğim diye kendi kendime söz verdim. Çünkü Peygamberimiz öyle buyurmuş.

Bu yıl acizhane yakın çevreme, bilhassa çocuklara fındık toplamaya başlamadan daha alın terleri kurumadan emeklerinin karşılığını vereceğimi söyledim. İlaveten bilhassa çocuklara kendi ücretinizi kendiniz belirleyin, ne kadar fındık toplarsanız o kadar ücret alacaksınız dedim.

Bunu her gün harfiyen uyguladım.

İnanın akşamleyin emeğinin karşılığını alanların yorgunluğundan eser kalmadı. Kuş gibi hafifledirler. ?Böyle uygulamaya devam edersen ömür boyu çalışmaya razıyız? dediler.

İş veren razı, işçi razı. Herkes memnun. Bana ?Bu çocukları sen nasıl çalıştırabiliyorsun?diye hayretle soruyorlar.

Amerika´yı yeniden keşfetmeye gerek yok.

Reçeteyi, Peygamberimiz asırlar öncesinden ortaya koymuş. ?Çalışanın hakkını alın teri kurumadan vereceksin.? Bak o zaman insanlar çalışıyor mu çalışmıyor mu!

Çalışanın ücretini geciktirmek, hele hele üzerine yatmak kelimenin tam manasıyla katmerli zülümdür. Buna göz yummak da ayrı bir züllümdür.

Maalesef bu husus bugün ?unutulmuş en önemli sünnet? durumundadır.

Peygamberimiz ?Kim ki benim unutulmuş bir sünnetimi ihya ederse ona yüz şehit sevabı verilir?buyuruyor.

Bu öyle ferdi bir sünnet de değil, herkesi alakadar eden sosyal bir sünnet.

Cemiyetin ve ferdin huzur ve refahı bu sünnetin ihyasına bağlı.

Üzülerek ifade edeyim ki, çoğumuz lafa gelinde Hz. Ömer gibi, icraata gelince Turist Ömer gibiyiz.

Çalışanın hakkını alın teri kurumadan verin, inanın hem huzur bulacaksınız hem de malınız bereketlenecek.

Deneyin görün.

Tecrübeyle sabittir.