Bugün, 29 Mart 2024 Cuma

Selim EROĞLU


ALMANLARIN SIRRI

ALMANLARIN SIRRI


    Geçen haftaki yazımda ünlü yazarımız Ahmet Mithat Efendi’nin Gürcü Kızı yahut İntikam adlı eserinden bahsetmiştim. Yazar, romanını bir Alman müfettişin anlattıklarına dayanarak kaleme almıştı. Müfettiş , 19. asırda görevi icabı bütün Kafkasya coğrafyasında tam on yıl kalmış. Bizim Evliya Çelebi gibi gözlem yapmış ve notlar almış. Romanda bir şey dikkatimi çekti. Dikkatimi çeken yerlerin altını çizdim. Sizinle de paylaşmak istedim.
    Ta o zamanlarda Gürcistan topraklarında bazı Alman köyleri varmış. Bir kısım Almanlar vaktiyle Gürcistan’a göç etmişler. Oralara yerleşmişler. Yerli halkla uyum içinde çalışmışlar. Onlarla asla çatışmaya girmemişler. Modern tarımı ve hayvancılığı geliştirmişler. Büyük çiftlikler kurmuşlar. Yerli halka iş ve aş vermişler. Kendi dillerini, kültürlerini kaybetmemişler. Bunun yanı sıra bulundukları coğrafyanın dilini ve kültürünü öğrenmişler. Sosyolojik tabirle asimile değil entegre olmuşlar.
    Alman Müfettiş’in yolu bu köylere de düşmüş. Buralarda misafir kalmış. Uzun uzun gözlemler yapmış. Çiftlik sahibi Almanlar’la ve çiftlikte çalışan yerli halkla, marabalarla konuşmuş. Çiftlik sahibi Alman’a: “nasıl oldu da gurbet ellerde bu başarıyı yakaladınız, bu işin sırrı nedir” diye sual etmiş.
    İşte altını çizdiğim satırlar burası, Alman şu cevabı vermiş:
    “Yanında çalıştırdığın insandan verim almak istiyorsan, sen en az onun iki katı çalışmalısın. Biz Almanlar bunu yaptık, bunu yapıyoruz, bunu yaparız.”
    Almanya’ya giden vatandaşlarımızdan hep duyardık: “Almanya’da kimin işçi, kimin patron, kimin mühendis, kimin amele olduğunu anlayamazsınız. Bir Alman patron, bir Alman mühendis bizden fazla çalışıyor. Almanlar iş disiplininden asla taviz vermez. Mesai saatinde laubaliliğe müsaade etmez. Çalışanla çalışmayanı ayırt eder. Çalışanın hakkını yemez. Tembel ve tembelliğe asla prim vermez.” diye.
    Romandan anladığıma göre Almanların bu özelliği tarihten geliyormuş. Romanın yazılışı 19. Yy. Daha 1. ve 2. Dünya savaşları yaşanmamış. Bu derece prensipli ve çalışkan olan bir millet ne olursa olsun her türlü badirenin üstesinden gelir.
    Fazla uzaklara gitmeye gerek yok. Neymiş? Başarılı olmak istiyorsan yanında çalışandan daha fazla çalışacakmışsın. Öyle değil mi?
    Öğretmeni kadar çalışmayan müdür, öğrencisi kadar çalışmayan öğretmen, işçisi kadar çalışmayan patron ne kadar başarılı olabilir? Bir an başarılı olmuş gözükse bile istikrarı yakalayabilir mi? Ben âcizane onu gözlemledim. Başarılı işletmelerin sahipleri herkesten fazla çalışıyor. Hem de aşkla şevkle çalışıyorlar.
    Bizim köyde Bakkal Helim Dayı var. Benim bildiğim elli yıldır (daha öncesi de olabilir) her gün, güneş doğmadan besmele ile dükkânı açar ve işinin başına geçer. Bir gün olsun, yoruldum demez, işine bakar.
    Başarısız olan işletmeler biraz da işin bu yönüne bakmalı. Amirlik taslamayla, emir komutayla bir yere kadar. Bizzat tecrübe ettim. Ben çalışırsam, yanımdaki de çalışıyor. Ben yatarsam, yanımdaki de yatıyor. Sizce de öyle değil mi? Amerika’yı yeniden keşfetmeye gerek yok. Alman bu işi çözmüş. İşini seven başarılı olur, eşini seven mutlu olur.