Bugün, 23 Nisan 2024 Salı

Zeki ORDU


Alnı Boncuklu Buzağılar


Medeniyet denilen ?çok dişili? canavar bedenimizle birlikte ruhumuzu da öğütmeye başlamadan önce kendi halimizce mutlu ve huzurlu bir hayatımız vardı.

Kendi kendimize yetiyorduk. Kümeste tavuğumuz, ahırda hayvanımız, kilerde kendimize yetecek erzakımız vardı.

Eşyalarımızı bıraktığımız bir ardiyemiz, hayvanlarımızın yemini sakladığımız barakamız ve yarınlara taşıdığımız umutlarımız vardı.


Kapıda sadık bir köpeğimiz, evimizde sevimli bir kedimiz, başımızı soktuğumuz bir hanemiz vardı.


Bize ait olan her şey önemliydi. Bozulan şeyleri tamir eder ve kullanım süresini artırırdık.


Haftada bir cami çıkışında, yılda iki defa bayram günlerinde zamanımızı birbirimize ayırırdık.


Tereğimizi dantela ile yastıklarımızı kanaviçe ile diğer eşyalarımızı kendine has süslerle süslerdik.


Gaz lambamızın camına bile el emeği göz nuru işlemelerle kılıf dikerdik.


Haftanın belli bir günü ilçe merkezine gider para edebilecek şeyleri satardık. Türlü sebze ve meyveler, taze tereyağı ve yumurta ve bazı araç-gereçleri ?pazara? indirirdik.


Zaman içinde satılabileceğini düşündüğümüz ne varsa şehir pazarına götürür kazandığımız para ile köylerde olmayan şeyleri satın alır dönerdik.


Tereyağı satar, sıvı yağ alırdık. Yumurta sebze ve meyve satar; gaz, tuz, şeker gibi işlenmiş mamulleri satın alırdık.


Yeni kişilerle tanışır, yeni dostluklar edinirdik.


Şehre götürdüğümüz eşyalar arasında kazma ve kürek sapı, tahta kaşık, sapları süslenmiş bıçaklar, zirai işlerde kullanılan diğer eşyalar vs.


Bu gibi eşyaları yine köylüler alırdı. Çünkü her yerin meşhur bir ustası vardı. Bir köyde usta bir demirci, diğer köyde mahir bir marangoz, başka bir köyde el sanatları erbabı bulunurdu. Herkes sanatını ve ustalığını sergilerdi.


Şehre götürülen en ?renkli? şey ise hayvan süsleriydi. Muhtelif renk boncuklardan yapılmış ve hayvanlarımızın boynuna takılan bu süsleri yapmak herkesin merakı dairesinde değildi. Biz hayvanlarımızı bile süsleyen bir nesildik.


Özellikle karasığır dediğimiz hayvanlarımıza taktığımız zilin dışında, boyun ve kafa kısmına takılan renkli süslemeler hayvanlarımıza verdiğimizi değeri gösterirdi.


Süsler gerçekten rengârenkti ve hayvanlar otlamaya giderken bir düğüne gider gibi gidiyordu.


Yıllar sonra hayvan sayısı azaldı. Hayvanlar sadece ?mecburi? gelir veya ihtiyaç unsuru oldu. Onları süslemek şöyle dursun, gerekli önemi vermedik.


Son zamanlarda şehir pazarlarında satılan hayvan süsleri azaldı. Hatta hiç satılmadı. Ancak yine de pazara hayvan süsü getiren kişiler oluyordu. Bunlar bir-iki kişiyi geçmiyordu. Ticaretteki arz talep kuralına göre, talebin az olduğunu anlıyorduk.


Artık hayvanların üzerindeki tek süs kulaklarına takılan ?numara?dan ibaret. Resmi ve soğuk.


Yani alınıp satılması kanuni ve eti yenilebilir damgası?


Yani tamamen yapay bir durum.


Eskiden hayatımızda yapay şeyler bulunmazdı.

Şimdi dostluklarımız bile hormonlu.