Bugün, 23 Nisan 2024 Salı

B.Rahmi ÖZEN


ALTINLAR SENİN OLSUN, GÖNÜL BİZİM

ALTINLAR SENİN OLSUN, GÖNÜL BİZİM


Yine Yunus`un toprağındayız.
Moğol, dili tutulmuş gibi lal u ebkem. Ve Yunus bal tatlısı sözleriyle devam ediyor:

“Senin görevin can almaksa benimki de sürgüne göndermek istediğiniz aşkı, evren kadar büyütmektir. Sen öldürmeyi, ben yaşatmayı severim. Sevgide; yaratma, var etme ve yaşatma gücü vardır. Seven her dem yenilenir kendi özünde. Gönülleri ışıtır seven adam. Özveri vardır sevginin özünde. O yüzden tanrısal bir ışık belirir önünde. Ve Tanrı, bizi sevgisinden yaratmıştır.” diyor.

Moğol Devriyesi, ıslak kesesinin ağzını açıyor:
“Canıma bedel; istediğini söyle!” diyor. Kesesindeki çil çil altınları gösteriyor, bal sözlü Yunus`a. Bu topraklarda soyduğu, yağmaladığı insanların alın teriydi belki o altınlar. “Canımı kurtardın! Dilersen hepsini al!” diyor.
“Altınlar senin olsun!” diyor, Yunus.

Bir anlamla kanlı gözlerini Yunus`un gözlerine dikiyor, Moğol.
Yunus, tekrarlıyor, şeker şerbet sözlerini: “Koy, onları kesene. Altınlar senin olsun, gönül bizim.” diyor.

Moğol Devriyesi, iki omzundan tutulmuş gibi hırpalanıyor. `Altınlar senin olsun, gönül bizim.` Rüya sanıyor Moğol, bütün bu yaşananları. Ya da bir düş gibi bir şey geliyor Yunus`un davranışı. Gözlerinin önüne yepyeni bir gökyüzü açılıyor, çekik gözlü Moğol`un. Özverinin lezzetiyle anlamına ermeye çalışıyor, insan olmanın. Yunus`a dönüp:

“Ne kadar asilsin…” diyor. Anlayamadığı, içinden çıkamadığı girift düşüncelere sokuyor, onu Yunus`un davranışları. Rüyadan uyanır gibi yeniden yüzüne bakıyor, Yunus`un. “Kim işledi sendeki bu yüreği?” diye soruyor, imrenerek.
Yunus: “Bizim yüreklerimize bu toprakları mutlu edecek, insan olmanın şuurunu ve yüceliğini hatırlatacak sevgi tohumları ekilmiştir.” diyor. “Sevgiyi yeşertmeye çalışırız, biz. Canımızı almaya gelenlerin canına can ekleriz. Seni, kardeş gibi sevmem; içimin duruluğundandır.” diyor.

“Kendini riske attın.” diyor, Moğol. “Sen de boğulabilirdin benimle. Ya da kurtulma çılgınlığımdan seni boğabilirdim. Niçin yaptın bunu?” diye defalarca soruyor.
“Ben, bir insanım.” diyor, Yunus. “Allah`a inanan ve insanı seven birinin içinde binlerce ben vardır, bana benzeyen. Ben, onların ıstırabına koşmazsam, acısına yanmazsam, canını kurtarmazsam ve onların derdini duymazsam içim kapkara olmaz mı?” diyor.

“Kara bir yürek ve kara bir düşünceyle nasıl mutlu edebilir, insan kendini?” diye soruyor.
Moğol, terlemeye başlıyor. Utancından; avuç içlerine bıcıl bıcıl ter gölleniyor. Yunus`un yüce özverisi karşısında vicdanı sızlamaya başlıyor, içi ılık bir kanama geçiriyor. Tüm düşüncelerini hummalı bir sancı sarıyor. Saç köklerine varıncaya kadar bir sancı...

Garip bir aydınlık tülleniyor, karanlığa. Sanki Yunus`un susmasını beklemiş. İnce ince toz serpiştiren ufacık bir yel esmeye başlıyor. Kızılırmak`ın yamacına asılmış koruluktan bülbül sesleri geliyor. Sonra bir emir verilmiş gibi kâinatı dinlenmeye geçiyor, bülbüller. Ancak biri hiç susmuyor, bülbülün. Uzattıkça uzatıyor şakrak demini. Göğsünü yırtarcasına… Öterek ölmeye, tükenmeye niyetli sanki. Nice bir zaman sonra bitmek bilmeyen bir tükeniş özlemindeyken susuveriyor, minik yürekli. Zenginliği tarif edilmez bir başlangıç oluyor, susuşu. Binlerce bülbül dem tutmağa başlıyor, o susunca. Korunun her dalında, her yaprağında bir nefes… Toprağın bağrı yarılıyor, en gizli hazineler ses ses boğuluyor. O demde bedeninin her zerresinde seğirmeler duyuyor,

Moğol Devriyesi.
Geceye mağlup oluyor, apaydınlık gün.

Kendinden geçmek üzereyken tepesindeki ay`ı görüyor, Moğol`un çekik gözleri. Ay, sanki bülbüllerin demine eşlik etmiş, göğün maviliğini çivide boyamış. Moğol`un hayran gözleri, gökyüzünün maviliğinde hızla yürüyen ay`ın seyrindedir.
Yunus, kırılmasından korktuğu bir gönül tasını okşarcasına tuttuğu somunu örselemeden ikiye bölüyor. Tam o an, gök, bir güzel durgunluğa bürünüyor. Moğol`a uzatıyor, ekmeğinin yarısını:

“Bu, da lokmamızdır!” diyor, Moğol`a. “Bizi hatırlatır, sana! Unutturmaz belki, bu anımızı.”
Şüpheli gözlerle bakıyor, kara yürekli Moğol:

“Sizinkiler açlıktan kıvranırken, ekmeğini benimle paylaşmana bir anlam veremiyorum!” diyor.
“Veremezsin.” diyor, Yunus. “Biz, son dilim ekmeği yerken onu yekdiğerimize tercih ederiz.” diyor. Moğol, hayran bakıyor, Yunus`un gözlerine:
“Kırdığımız ayaklara karşı, meğer Tanrı size kanat vermiş.” diyor. “Ne hoş gönül bu sizdeki?” Diyor. Meftun oluyor, Yunus`taki özveriye.