Geçen hafta cennet mekân anamın vefatından dolayı yazımı yazamamıştım. Bir haftadır duygu yoğunluğu yaşıyorum.
İnsanın sevdiğini kaybetmesi, hele bu sevdiği anası ise dayanılması çok zor bir hadise. Acıların paylaşıldıkça azaldığına bu vesileyle bir kez daha şahit oldum. Acımızı paylaşanlara bir kez daha teşekkür ediyorum. Allah kimseye dayanamayacağı acı göstermesin. Allah bütün geçmişlerimize rahmetiyle muamele eylesin.
Bütün analar muhteremdir. Analık başlı başına mukaddestir. Analık, Cenâb-ı Allah´ın bazı kullarına bahşettiği bir cennet hediyesidir. ?Cennet, annelerin ayakları altındadır,? hadisinin manasını şimdi daha iyi anlıyorum.
Ana; evladını dokuz ay karnında, iki yıl kucağında, bir ömür boyu yüreğinde taşıyan insandır. Bunun da ötesinde öbür dünyada da yüreğinde taşıyacağına inanıyorum. Hangi Müslüman ana, evladının nar-ı cehennemde yanmasına razı olur? Analarımızın şefkat ve merhameti olmasa biz evlatları ayakta durabilir miyiz?
Ana bir taç imiş,
Her derde ilaç imiş,
Bir evlat pir olsa da,
Anaya muhtaç imiş.
Ben bu zamana kadar hep anama muhtaç yaşamadım. Manevi desteğine muhtaçtım, duasına muhtaçtım, varlığına muhtaçtım. Bu muhtaçlığım, bundan sonra daha da artacak. Benim anam, kırk yaşında genç yaşta kocasını kaybetmiş, yedi çocukla dul kalmış bir kadındı. Bu duruma isyan ettiğine hiç şahit olmadım. Kadere teslim olmuştu. ?Allah´tan gelene boynum kıldan ince? derdi. Bizi yetiştirmek için çile çekti, yoksulluk çekti, sıkıntı çekti, bir gün olsun şikayet etmedi. Evlatlarını bir gün olsun bile terk etmeyi düşünmedi. Yemedi yedirdi, içmedi içirdi, giymedi giydirdi, gezmedi gezdirdi. Var mı bundan daha ötesi bir fedakarlık?
Son zamanlarında bile evlatlarını düşünürdü. Hastalığı dolayısıyla zaman zaman köyde yanında kalırdım. Soğuk kış günüydü. Dışarda kar yağıyordu. Bu durumda bile yanında bulunan kardeşim Sinan´a : ?Selim abin, doğalgazlı yerden geliyor, soğukta yatmaya alışkın değildir, o şimdi soğuktan uyuyamamıştır? demiş ve sabaha kadar kendi uyumamış. Anaların dışında kim böyle düşünebilir?
Bütün emsalleri gibi anam da çok kanaatkardı. Azla yetinirdi. Her şeye şükrederdi. Onun bu mütevekkil hali beni çok düşündürdü. Hediye olarak aldığım basit bir namaz örtüsü bile onu dünyalar kadar mutlu ederdi. Teşekkür eder moral bozucu hiçbir ifade kullanmazdı. ?Değil mi ki bana layık görmüşsün bundan âlâ şey olmaz? derdi. Bir de bizi düşünüyorum, dünyalar bizim olsa ikincisini istiyoruz. Kim zengin, kim fakir şimdi daha iyi anlıyorum. En büyük zenginlik ne malda ne mülkte, en büyük zenginlik kanaatkarlıkta. Gerisi hay huydan ibaret.
Anamı en mutlu eden şey evlatlarından gelecek en ufak bir iyi haberdi. En üzüldüğü şey de evlatları hakkında yapılan şikayetti. Anamın, bir evladının kötü durumu hakkında günlerce üzüldüğünü bilirim. Bugün yedi kardeş de huzurlu ve mutluysak inanın anamızın duaları yüzü suyu hürmetinedir. Ben çalıştım oldu, diyen yalan söyler. Bugün, bu coğrafyada dinine, diyanetine, vatanına, milletine bayrağına, mukaddesatına bağlı nesiller varsa inanın analarımız sayesindedir. ´´Sizin için ne yapalım´´ diyen öğrencilerime:?En önemlisi; ananızı, babanızı üzmeyin, onların hayır dualarını almaya bakın? demek olmuştur.
Bu tavsiyeyi burada herkes için yapıyorum.
İlerde kalemim el verirse ?Anamın Kitabı? nı yazmak isterim. Cenâb-ı Allah, hepimizi analarının kıymetini bilenlerden eylesin.