Bugün, 16 Nisan 2024 Salı

Seyfi GÜNAÇTI


Anladım ki…    

Anladım ki…    


Şu koronavirüs illeti dünyayı etkisi altına aldıktan sonra, daha önce farkına varmadığımız pek çok şeyi yeni yeni anlıyoruz. Neleri anladık bu süreçte? Korona sürecinde sosyal medyada yapılan paylaşımlardan da faydalanarak, bu vesileyle anladıklarımı ve düşündüklerimi sizinle de paylaşmak istedim. Siz bunlardan hangilerine katılırsınız?
*Anladım ki; şükredilecek ne çok şey varmış. 
*Anladım ki; koşmaktan yorulduğumuz şu hayatta birbirimizi ihmal etmişiz.
*Anladım ki; ertelediklerimiz, yarım bıraktıklarımız için belki de başka fırsat yokmuş.
*Hayat bir rutin değilmiş. Rutin dediğimiz her şey birer nimetmiş.
*Kıymet bilmek gerekmiş. (Bunu gerçekten anladık mı? Yok canım. Korona bitsin, herkes eski normal hayatına dönsün, kafalar ve anlayışlar da, normale dönen hayatımız gibi aynen eskiye dönecektir. 
Dönmeli mi? Elbette değil. Koronadan aldığımız dersi hayatımıza uygulamalıyız.) 
*Dostlarla görüşmek büyük nimetmiş. (Meselâ; havuzbaşında arkadaşlarla oturmak, çay içmek, sohbet etmek gibi. Bir de namaz vakitlerinde bir araya gelip namazları camilerde gönül huzuru ile birlikte kılmak…) 
*Yağmurda ıslanmanın bile bir tadı varmış. (Şimdi yağmur yağmıyor mu? Allah takdir ettiğinde yağıyor elbette. Lâkin her istediğimizde, her yağmur yağdığında sokağa çıkamıyoruz. Başımıza şemsiyemizi tutup yürüyemiyoruz.)
*Anladım ki ibret (ibretlik) olmadan, ibret almak gerekmiş.
*Neşe içinde ve korkusuzca parkta oynayan çocukları izlemek, hiç de sıradan değilmiş. (O, yaşarken farkına varamadığımız bir mutlulukmuş. Öyle ise korona illeti bittikten sonra bu mutluluğu yaşayın ve size verilen bu nimet için şükredin.)
*Elimizdeki nimetlerin kıymetini, onları kaybetmeden bilmemiz gerekirmiş. (Öncelikle sağlık, gezme, çarşıda dolaşma, parkta oturma, vitrinleri seyretme…)
*(En önemlisi)Anladım ki; insanoğlu ne kadar da acizmiş. (Süper güç ABD bile çıplak gözle görülmeyen bir virüsle başa çıkamadı.)
*Hayat kısa, Hakk'a vuslat çok yakınımızda imiş. (Sadece yaşlılar değil, orta yaşlılar, gençler, hatta çocuklar bile bu illete kurban gitti. “Daha olgunluk yaşına yeni geldim, henüz 50'sindeyim” diyerek, ölümün kendisine uzak olduğunu düşünenler de gitti. Korona bize ölümün çok yakınımızda olduğunu hatırlattı.)
*Şükretmek, ne büyük nimetmiş. (Ne kadar da az şükretmişiz. Şimdi sağlığımıza şükrettik, 
Allah'ın verdiği nimetlere şükrettik ve görevini yapmış insanların huzuru ile rahatladık.)
*Sosyal medyada üye olduğum grupta bir paylaşım gördüm. Bir arkadaş insan yapısı diyaliz makinesi ile Allah yapısı diyaliz makinesi böbreği karşılaştıran bir görüntü paylaşmış. Diyaliz makinesinin ağırlığı 100 kg, böbreğin ağırlığı ise sadece 100-150 gram. Diyaliz makinesi günde 70-80 litre kan temizlerken böbrek günde 180 litre kanı temizleyebiliyor. Arada kıyas kabul etmez bir fark var. Görüntüde başka değerler de karşılaştırılmış ama böbrek lehine biraz abartılmış gibi.
İşlevi bir tarafa, kullanılabilirliği de çok önemli. Böbreğin vücuttaki varlığının farkında bile değilsiniz. Aylık bakım, yıllık bakım gibi bir şey düşünmüyorsunuz. “Yağı bitmiş, yakıtı azalmış” diyerek bir takviye yapmıyorsunuz. Diyaliz makinesi öyle mi? 
Ben o resmi görünce ve diyaliz makinesi ile böbreğin özelliklerini okuyunca insanoğlunun şu ayetleri hatırlaması gerektiğini düşündüm:
“Allah'ın nimetlerini saymaya kalksanız sayamazsınız.” (Nahl, 18)
“Rabbinizin hangi nimetlerini inkâr ediyorsunuz?” (Rahman; 13, 16, 18…)