Bugün, 29 Mart 2024 Cuma

Zeki ORDU


APARTMANLARDA YALNIZ OTURANLAR

APARTMANLARDA YALNIZ OTURANLAR


Şehirler mi daha kalabalık, köyler mi?
Bu soruya cevap vermeden önce soruyu başka bir şekilde soralım. Eskiler buna mefhumun muhalifi derlerdi.
Şehirde mi daha yalnızsınız, köyde mi?
Kimse şimdi durum değişti demesin!

Günümüz dünyasında “medeniyet” denilen “şey” şehirleşme ile yan yana kullanılmaya başladığından beri insan ruhen bir yalnızlığın içine girdi. Sokaklarda, resmi dairelerde, derneklerde, partilerde, cemiyetlerde, maçlarda ve buna benzer birçok yerde insanlar ancak “cisim” olarak kalabalıktır. Çünkü oralarda bulunma sebebi tamamen insanın kendisi.

Kim bilir on daireli apartmanda oturup yan dairdeki kişilerle selamlaşma fırsatı bulamayan kaç kişi var. Siz sokaktaki kalabalıkların “çok” olduğunu mu düşünüyorsunuz? O kadar kişi ne için sokakta? Ve size ne kadar yakın?
Bütün bu sorulara makul bir cevap alamazsınız. Alacağınız tek cevap “Herkesin işi gücü var.” olacaktır.

Bir köy düşünün. Bir tepeden doğan güneş diğer tepenin ardından batana kadar geçen süre oralarda gerçek “gün” sınıfındandır. Ne bir telaş, ne bir koşturmaca. Ne bağırma, çağırma… Hava temiz, su berrak… Herkes hemen hemen aynı işi yapar. Ve akşam olduğu zaman komşularla sıcak çaylar eşliğinde yapılan sohbetler…

Sahi siz şehirliler; işten güçten başınızı kaldırıp ne zaman sohbet ettiniz?
Siz on dakika bir arada bulunup daha sonra “birini görmem lazım”, “evden bekliyorlar”, “daire kapanmadan yetişmeliyim” gibi mazeretlerle sohbetlerinizin bölündüğünü biliyorsunuz değil mi?
Şehirlinin en uzun görüş mesafesi caddenin karşısındaki binaya kadardır. Gördüğü yeşillikle mavilik bir tablodaki deniz ve orman tasviridir.

Şimdi soruyu yeniden soruyorum: “Siz şehirlerde yalnız mısınız, kalabalık mı?”
Apartman dairesine yeni taşınan kişi aynı apartmanın merdivenlerinde rastladığı kişiye kendisini “ben yedi numarada oturuyorum” diye tanıştırıyorsa, demek apartmanlarda oturanlar Ahmetgiller, Mehmetgiller değil de; üç numara, beş numara gibi kodlanmış şahıslar.

Kimse şehirde bir tepeye oturup güneşin doğuşunu batışını seyredemez. Şehirlerde zaman az, mesafeler kısa, iş ve telaş çoktur. Siz o kadar kişi arasında yalnızsınızdır. Çünkü şehirde herkes “birey”dir. Her biri diğerinden bağımsızdır. Aslında bağımlı oldukları tek

şey de “popüler kültür”ün dayatmasıdır.
Şehrin musikisi yoktur, gürültüsü vardır.
Şehrin sükûneti yoktur, telaşı vardır.
Şehrin sükûtu yoktur, gevezeliği vardır.
Şehrin münzevisi, tenhası yoktur, karanlığı girdabı vardır.
Siz orada “kalabalıklar içinde yalnız”sınızdır…

Asıl şehir, şehirliyi kaybettikten sonra kendisi de kayboldu. Eskiden şehirde zarif ve nazik bay ve bayanlar yaşardı. Şimdi erkelerle kadınlar yaşıyor. Biz fen derlerinde onlara “dişi” ve “erkek” diyoruz.
Gerçek şehirli asla yalnız değildi. Ve insanlar apartmanlarda dört numara, beş numara diye değil de Ali Beyler, Emel Hanımlar diye biliniyordu.