Bugün, 17 Nisan 2025 Perşembe

Zeki ORDU


ARAÇ İLÇESİNDE SAKİN BİR GÜN

ARAÇ İLÇESİNDE SAKİN BİR GÜN


 Konakladığım yerden kaçarcasına uzaklaşıp Araç ilçe merkezine geldiğimde kâbus dolu geceyi unutmaya çalıştım. Aracımı müsait bir yere park edip şehri yaya olarak dolaştım biraz. Sonra şehri aç olarak dolaşmak istemediğim için bir lokantada aldım soluğu. 
Uğradığım yerinin tabelasında “Özen” yazıyordu. İçeri girip bir çorba söyledim kendime. Gecenin verdiği huzursuzluğu üzerimden atmaya çalışıyordum. Önümdeki çorbanın bitimine az kala sohbete başladık müessesede ilgili şahıs ile. Ordu'dan buraları görmeye geldiğimi söyleyince vaziyet başka bir hal aldı.
İlçe ile sorular sordum. Daha önce bildiklerim ile karşılaştırdım. Araç, ülkede özel yerlerden biri. Çanakkale cephesinde en çok şehit veren ilçe olduğunu biliyordum. Ne şeref…
Düşünün bir kere vatan müdafaası için şehit veren yerlerin en başında yer alıyor. Neyse işin bu yanı başka mevzu…
Ben nişanlı iken baldızımın kocası yani bacanak diye tanımlanan kişi burada kaymakamlık yaptığını biliyordum. Baldızım da burada matematik öğretmeniydi. Baldızımın küçük kızı Araç doğumluydu.
Müessese sahibi ile biraz hasbihal ettim. “Günün birinde yazı yazarsam okumanız için telefonunuz lazım” dedim. O da bana bir kart verdi. Ancak kartta bulunan telefon sabit telefon olduğundan ancak telefon ile konuşmaya yarayacak! Olsun! Nasılsa ona da ulaştırırım bu yazıyı. Kartta iki isim yazıyordu. Sezai Nallıoğlu ve Ahmet Özen. 
Daha sonra şehri biraz dolaştım. Resmi daireler de açılmaya başlamıştı. Lokantadan çıkar çıkmaz karşımda “Köşem Manav” yazan bir yer vardı.  Önünde bir delikanlı duruyordu. Selam verip ayaküstü sohbet ettik. Sonra yaşlı biri daha geldi yanımıza. O benim Ordu'dan geldiğimi öğrenince öğretmen olan baldızımı ve kocasının kaymakam olduğunu söyledi ve bana “Onları tanıyor musunuz?” diye sordu.
Dünya küçük derler. Bacanağı tanıyan birine otuz sene sonra tesadüf etmek. Manavı işleten delikanlı ile o yaşlı kişinin fotoğrafını çektim. İyi ki çekmişim. Etrafta başka işletmeler ve üzerlerinde telefonları yazıyordu. Çektiğim fotoğrafta telefonlarını bir yere yazdım ve bu yazı içinde onlardan bahsedip, yazıyı onlara da yollayacağım.
Manavın bitişiğinde “Yiğit Erkek Kuaförü” yazan bir iş yeri vardı. Bu yazıyı ona da yollayacağım.  Hem de iki tam yıl sonra. Ya “Titiz Balıkçı” tabelasına ne demeli. Bir Ordulu olarak sahilden uzak bir yerde balıkçı görmek bana çok ilginç geldi. Yanında da “Balıkçı Nevzat'ın Yeri” yazıyordu. Titiz Balıkçı tabelasına komşu olan ve önünde bir minibüs varken çektiğimden dolayı telefonunun yazıp yazmadığını bilmediğim “Melikgazi Veteriner” tabelası vardı. 
Bütün bu iş yerleri aynı cadde içinde yerlerini almış ve maişetlerini temin etmek için müşterilerini bekliyordu.
Daha sonra Veznedar Camii ve Adar Camii'ne rastladım. Adar Camii yazısında bulunan “i” harflerinin “minare” şeklinde yazılmış olması manidardı.
Araç Devlet Hastanesi'nin yenilenen binasını seyrettim uzaktan. Daha sonra Araç Çok Programlı Anadolu Lisesi'ne düştü yolum. Okul müdürü Yusuf Tunc Beyefendi ile makamında kısa bir görüşme yaptım. Şu an aynı okulda mı bilmiyorum. Çünkü “rotasyon” denilen “mücbir kanun” bazen insanların yerini değiştirebiliyor. 
Yusuf Tunç gördüğüm kadarıyla idealist bir idareci. Zaman içinde çalıştığı okullara mühim katkılarının olacağı kanaatindeyim. Kedisine misafirperverliği için teşekkür ederim. Yaklaşık 23 ayın sonunda yazdım bu yazıyı. 
Araç hafızamda çok özel yer eden bir ilçe olarak kalacaktır. Artık yolumuz üzerinde Kastamonu'nun sakin ilçelerinden biri olan Daday vardı. Elveda Araç, bekle bizi Daday diye yola koyulduk. Bakalım daha neler kayda almışız.