Bugün, 26 Nisan 2024 Cuma

Zeki ORDU


AŞKIN KÜLÜ

AŞKIN KÜLÜ


Kısa bir zaman seçimlere ara verelim. Nasılsa vaktimizi çok meşgul edecek daha. Ve bir an içimize dönelim. Yanımızdakilerle birlikte…
Var mısınız?
***
Bazı zamanlar vardır bilirsiniz. Keyfiniz yerindedir ve bir sebebi yoktur.
Bazı zamanlar vardır, hüzün basar içinizi ve bir sebebi yoktur.
Bazen bir boşluk bazen de bir hoşluk hissedersiniz.
Bazen de bir karamsarlık basar içinizi….
Bazen de sebepsiz bir kıpırtı…
***
Bütün bunlar bir şeylerin yüzünden de olabilir. Mesela yalnız başına açmış bir çiçek gördüğünüzde sanki içinizde açmış sanırsınız.
Bazen o çiçeği kendiniz kadar yalnız hissedersiniz. O kadar güzelliğine rağmen kimse tarafından kadir kıymeti bilinmediğini düşünürsünüz.
Sabah güneşin doğuşu ferahlık; batışı tarifi mümkün olmayan bir hüzün verebilir.
Sükûnet halindeki deniz, efil efil esen rüzgâr… Kâh ağlamaklı hale sokar sizi, kâh huzur verir.
***
Ve karın yağışı…
Pencereden ve sıcak bir yerden en güzel görünen şey.
Soğuktan çok temizlik saflık.
Bazen gelmesini arzu ettiğimiz, bazen de gitmesini istediğimiz misafir.
Kar…
Bazen içimizi ısıtır, bazen dışımızı dondurur…
Kar…
Bazen yakar…
Yar gibi…
Topluca gelir, parça parça gider…
Biz onunla ancak dakikalar sürecek bir beraberlik içerisinde oluruz. Önce biz çiğnemeyi isteriz. Önce bir kucaklamayı düşünürüz. Önce biz silkeleriz daldan.
Sonra?
Çeker gideriz?
***
Her şey bir sene sonraki zamana kalır. Bir yağar bir kalkar.
Sonra bir daha yağar, kimse görmez.
Yine mi? Bitmedi bu kış… Isınmadı havalar…
Demek kara karşı sevgimiz bu kadar. Aşkımız bu kadar…
Belki de biz sevmesini bilmiyoruz. İçimizde bulunan aşk değil belki. Belki biz bir hayale kapılıyor, sonra kendimizi dünyada buluyoruz.
Şair öyle demiyor ama…
“Boşa bağlanmamış bülbül gülüne
Kar koysan köz olur aşkın külüne…”
Aşkın külü ha!
O da mı yakıyor yani…