Bugün, 19 Nisan 2024 Cuma

Selim EROĞLU


ASRIN FELAKETİ

ASRIN FELAKETİ


Tarihler 6 Şubat’ı gösterdiğinde, gece yarısı, Maraş-Pazarcık merkezli büyük bir sarsıntı oldu. İlk önce tam olarak ne olduğunu anlayamadık. İşin vehameti gün ağarınca ortaya çıktı. Yine ne olduğunu tam anlayamadan okula başladık.

Saat 13:30’a yaklaşıyordu ki bu sefer sarsıntıyı Samsun’da biz de yaşadık. İçinde 800 kişinin bulunduğu koca bina adeta beşik gibi sallandı. Öğrenciler panik halinde kendilerini dışarı attılar. Büyük bir panik ve korku yaşadık. O hal ile bir daha eğitim-öğretime devam edemedik. Kriz yönetimi ivedilikle devreye girerek il genelinde okulları tatil etti. Sonradan öğrendik ki Elbistan merkezli ikinci bir deprem olmuş.

Meydana gelen deprem 650 km öteden bizi böyle sallıyorsa, asıl merkezinde ve civarında nasıl bir afete sebep olmuştur? Hafızam almıyor.

Yazacağım hiçbir yazı, kuracağım hiçbir cümle depreme maruz halan insanlarımızın yaşadıklarını ifadeye kafi gelmez. Bu sefer ateş düştüğü yeri değil hepimizi yaktı.

Kısa zamanda Samsun, bütün ilçeleriyle, köyleriyle seferber oldu. Depremzede kardeşlerimizin yaralarına bir nebze de olsa derman olmak için tek yürek olduk. Kadınıyla-erkeğiyle, genciyle- yaşlısıyla, köylüsüyle- kentlisiyle, iktidarıyla -muhalefetiyle, siviliyle- resmisiyle herkes yardıma koştu. Amasız, lâkinsiz fakatsız cümleler kuruldu. Tam bir ensar-muhacir dayanışması sergilendi. Tıpkı dedelerimizin anlattığı gibi, seferberlik yılları gibi oldu.

Yazıyı yazdığım şu ana kadar Cumhuriyet Meydanı ana-baba günü gibiydi. Tırlar anında doluyor ve deprem bölgesine doğru yola koyuluyordu. Sosyal medya yardım feryatlarıyla doluydu.

Kan vermek için Ömer Halisdemir salonunda üç gün sıra bekledim. Ben kan vermede bu kadar gönüllüyü bu yaşıma kadar bir arada görmedim. Ancak dördüncü gün kan verebildim.

Arabayla eve gelirken, yolun kenarında el eden bir genci aldım. “Yerimde duramıyorum abi, akşam birkaç arkadaşla deprem bölgesine hareket edeceğiz. Belki bir yardımımız dokunur. İnsanların işine yaramıyorsak niye yaşıyoruz ki” deyince, yüreğim burkuldu, gözlerim yaşardı. ‘’Yolun açık olsun, Allah yardımcın olsun,’’ diyebildim.

Samsun’da birçok aile evini depremzedelere açtı. Çoğu boş duran evini verdi. Kimisi otelini tahsis etti. Elli daire birden kiralayıp depremzede aile yerleştirenler oldu.

Görev yaptığım okul, öğretmenleriyle, velileriyle, öğrencileriyle, personeliyle kısa zamanda bir tır dolusu eşya topladı. Böyle bir âlicenaplık bizim milletimize mahsustur. Zor zamanlarda yekvücut olmasını biliriz. Birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için anlayışı adeta vücut buldu.

Bizzat bölgeye gidip canla başla çalışanları tebrik ediyorum. Ellerinden gelenleri yapıyorlar. Sosyal medya aracılığıyla bizi de bilgilendiriyorlar.

Bölgede çok sayıda arkadaşım, dostum, tanıdığım var. Çoğuyla telefonla görüştüm. Acıları ve kayıpları büyük, teselli cümleleri kurmakta zorluk çektim. Ne diyebilirdim ki, kelimeler boğazımda düğümlendi.

Mesleğimin ilk yıllarında Isparta-Gönen’de üç yıl aynı lojmanı paylaştığım arkadaşım Kahramanmaraşlı tarih öğretmeni Kemal Pekmez, kız kardeşi Ayşe ve yeğeni Ekin Mira’yı deprem

felaketinde enkaz altında kaybeti. Felaketin büyüklüğünden konuşma bile konuşamadık. Daha niceleri.

Şimdi yaraları sarma, birlik olma zamanı. Yarayı kaşıma zamanı değil. Sonra konuşulacak hususları şimdi gündeme getirmenin zamanı değil. Asrın felaketinde hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifalar, geride kalanlara sabırlar diliyorum.

Aziz memleketimizin başı sağolsun.