Bugün, 19 Nisan 2024 Cuma

Selim EROĞLU


ATIYORUZ


Son zamanlarda mürekkep yalamış, kerli ferli adamların ağzında bile ?atıyorum? lafı dolaşmakta.

En ciddi sohbetlerde bile bir ?atıyorum? lafıdır gidiyor. Anlayacağınız atan atana gidiyor.

Aynen şöyle kullanılıyor:

Atıyorum bin liran var ne yaparsın?

Atıyorum bu yıl çok kar yağdı, ne olur?

Atıyorum Samsunspor şampiyon oldu, ne yaparsın? ? gibi.

Taş atılır, sopa atılır, palavra atılır, desteksiz atılır ama yukarıdaki gibi atılmaz.

Yukarıdaki haliyle ?atıyorum? lafı bir gariptir ve argodur. Bunun karşılayan birçok kelime olmasına rağmen bizim konuşmalarımızın tek kelimeye indirgenmesi çok manidardır. Hâlbuki atıyorum yerine farz-ı muhal, faraza, varsayalım denilebilir.

Örneğin, farz-ı muhal bin liran var ne yaparsın?

Faraza, bu yıl çok kar yağdı, ne olur?

Varsayalım Samsunspor şampiyon oldu, ne yaparsın? ... gibi.

Sınavlarda anlam sorularında, aşağıdaki cümlelerin hangisinde varsayım anlamı vardır diye soru yöneltiliyor. Bundan sonra bu tür sorularda bir de ?aşağıdaki cümlelerin hangisinde ?atıyorum? anlamı vardır diye mi sorulacak? Bu durumda atan atana gitmez mi?

Aslında eş anlamlı kelime diye bir şey yoktur. Bir kelimenin olsa olsa bir başka dilden karşılığı vardır. eş anlamlı gibi gözüken kelimelerin her birinin arasında ince anlam irtibatları vardır. Birbirine yakın anlamlı gibi duran kelimeleri atıp, bunları tek bir kelimeye indirgemek düşünceyi sığlaştırır.

Mesela, elem, ıstırap, yeis, hüzün, tüm bunları bugün stresle karşılamaya çalışıyoruz. Ki stres yalnızca ruhî sıkıntı halini ifade etmektedir. Oysa ıstırap başka, elem başka, hüzün daha başka bir şeydir. M bunlar dildeki yozlaşma neticesinde oluşan zihin kirliliğinin tezahürleridir. Evvelden sekiz-on kavramla karşıladığımız ayrı hal ve olguları bugün tek bir kelimeyle karşılamaya çalıyoruz.

Kavram zenginliğiniz yoksa düşünce zenginliğiniz de olmaz. Çünkü zihin kavramlarla düşünür. Dil fakirleştiği zaman düşüncemiz de fakirleşir.

Düşünce hayatımız ufuk açıcı, değerlendirmelerimiz derinlikli, teşhislerimiz isabetli, neticede istikametimiz doğru olmaktan çıkar, böylelikle zihin, idrak ettiği fikirleri dile getirmekten aciz hale gelir.

Dilde yaşanan ´sığlaşma´ tefekkür hayatımızın zayıflamasının da sebeplerindendir.

´Atıyorum´ böyle giderse sonumuz nice olur desem, kendimle çelişmiş olmaz mıyım?

Atıyorum diye diye, dilimize yerleşmiş ve bize mal olmuş birçok kelimeyi, kavramı attık. Neticede tefekkür hayatımızda battık.

Böyle olduğu içindir ki, bundan 20-30 yıl önce yazılmış bir eseri lise öğrencisi anlamakta zorluk çekmekte. Kaldı ki Safahat´ı okuyup anlasın.

Bir lise öğrencisi Safahat´ı okuyup anlayabilecek seviyeye geldiği zaman bir çok meselemizi de halletmiş olacağız.

Bu nasıl olacak?

Dilimize her yönüyle sahip çıkarak.

Kafamıza göre atarak değil, kafamıza göre atmayarak.

Umarım bundan sonra atarken daha dikkatli oluruz.