Bugün, 25 Nisan 2024 Perşembe

Seyfi GÜNAÇTI


Aynanın diğer yüzü

Aynanın diğer yüzü


Geçen Cuma, takvim yaprağını çevirdiğimde 1 Ocak 2021 yazısını gördüm. Demek korona virüsü ile mücadele ettiğimiz, nice kayıplar verdiğimiz 2020 yılı sona ermiş. 366 gün tamamlanmıştı ama acaba korona illeti de 2020 ile birlikte hayatımızdan çıkmış mıydı?

Hayır, o konuda bir değişiklik olmamıştı. Soluduğumuz hava da, yürüdüğümüz yollar da aynıydı. Değişen sadece takvim yaprakları ve bir yerlere yazdığımız tarihlerdi.

Çok sıkıntılı bir yıl geçirdik. Hastalandık, bu illet yüzünden yakınlarımızı kaybettik. Virüsün etkisine girdiğimizde medet umduğumuz sağlık çalışanlarından dahi bu virüs sebebiyle kaybettiklerimiz oldu.

Yaşadığımız bunca sıkıntıya rağmen, bütün dünyada olduğu gibi ülkemizde de yeni yıl kutlamaları yapıldı. Kutlayanlar, acaba neyi kutladı? Endişelerle geçen 2020 yılının gidişini mi, 2021 yılının sağlık ve huzur getirmesini mi?

“Yılbaşı kutlamaları bizim değildir. Bu bir Hıristiyan geleneğidir” diyorlar. Diyorlar ama yine de bu ülke insanının % 60’ı yılbaşı kutlamaları yapıyor. Bu, benim tahminim. Acaba bu konuda bir anket yapılmış mıdır? Gerçek rakamlar nedir? Sorulsa herkes rahatlıkla cevap verir mi?

Artık sosyal medya diye bir şey var. İnsanların özel hayatını bile görebiliyorsun. Çok yakınım olanların dahi yılbaşında masa kurduklarını gördüm. “Masa da mı suç?” diyenler çıkacaktır. Konu masa değil, masanın üstündeki içki şişeleri ve bira bardaklarıdır. Gençliğimizde büyüklerimiz nasihat ederken, “İbadet de kabahat de gizlidir” derlerdi. Artık kabahatlerin alenen işlendiği, işlenmesi bir yana, bir maharetmiş gibi cümle âlemle paylaşıldığı bir devirde yaşıyoruz.

Bunları görünce, “Şuyu’u, vukuundan beterdir” özlü sözü aklıma geldi. Kabahat işlemekten çekinenler; üzerinde içki bardakları, bira şişeleri bulunan evlerde kurulmuş masaları görünce, “Ben de duyulmasından korkuyordum yahu! Meğer bunlar normal şeylermiş” deyip içmeye başlamazlar mı? İçmeyi aleniyete dökmezler mi?

Bu sene sokağa çıkma yasakları sebebiyle dışarıda yılbaşı kutlamaları olmadı. Evde yapılan kutlamalarda da hemen her ayrıntıya yer verilmiş olduğunu gördük. Bir bayan öğretmen de evinde yaptıkları kutlamalara ait görüntüleri paylaşmış. Süslenmiş çam, kutlamaların ‘olmazsa olmaz’ı. Çoğu canlı çam değil de benzetmesi. Bayanların üçü başlarına birer külah takmışlar. Huni şeklindeki bu külahlara ‘Noel baba’ şapkası deniyormuş. Erkeklerin başında bu şapkalardan yok. Onlara şapka mı kalmamış yoksa erkekler, “Bizi bu konuya bulaştırmayın” mı dediler acaba?

Bir yakınımızın 4 yaşında kızı var; anaokuluna gidiyor. Okulda da yılbaşı kutlaması yapılmış, annesi de görüntüleri paylaşmış. Süslenmiş çam ağacı ışıl ışıl yanıyor. Çocukların boyunlarına da, bu güne uygun süslü atkılar dolamışlar.

Bizim geleneğimizde olmadığına göre Batı tarzı yılbaşı kutlamaları evlerimize nasıl girdi? Anaokullarına kadar nasıl indi? Bildiğim kadarıyla Milli Eğitimin müfredatında “Anaokullarında yılbaşı kutlaması yapılır” diye bir madde yok. Ama öğretmenler bunu yapıyor. Herhalde onlar da zamanında öyle gördüler. İtiraz eden bir veli de olmadığına göre, devam. Acaba bir veli itiraz etse yahut şikâyette bulunsa Milli Eğitim Bakanlığı nasıl bir karar verir, merak ediyorum.

Bir de aynanın diğer yüzüne bakalım. Kandil gecelerinde, Ramazan ve Kurban Bayramlarında anaokulunda anma programı yapılsa neler olur? Merak ediyorsanız büyük şehirlerin birindeki bir anaokulunda bir kandil gecesinde veya dini bir günde program yapılmasını teklif ediniz. Sonucunu benimle de paylaşırsanız memnun olurum.

Yılbaşında kutlama mesajları teati edildi. Çoğu bildik ifadelerdi. Bununla birlikte farklı mesajlara da rastladım. Facebook’ta ’61 Bin Trabzonlu’ adında bir sayfa var. Ben de üyeyim. Bir bayan üye, “31 Aralık yılbaşını değil de Mekke’nin Fethini bekleyenlere selâm olsun” demiş.

Bu da “Adana İHO 69-70-71 Mezunları” sayfasında yapılan bir paylaşım:

Bizi yılın başı veya yılın sonu ilgilendirmiyor. Bizi ‘YOLUN SONU’ ilgilendiriyor. Allah sonumuzu güzel eylesin.”

Ben de bu duaya ‘Âmin’ diyorum.