Bugün, 24 Nisan 2024 Çarşamba

Seyfi GÜNAÇTI


Babaya ağıt

Babaya ağıt


Babalarımız, dünyaya gelişimize vesile kişilerdir.

Babalar ailenin direği, sırtımızı yaslayacağımız dağımızdır.

Bazıları baba yüzü görmemiş, babasından “kızım, oğlum” hitabını duymamıştır.

Baba yüzü görenlerin, babaları ile iyi kötü, acı tatlı hatıraları olmuştur.

Bazı babalar çocuklarına kötü davranmışlar, bu yüzden arkalarında güzel anılar bırakamamışlardır. Ne diyelim; evlenmeden önce erkeklere babalık eğitimi veren, çocuklarına nasıl davranmaları gerektiğini anlatan bir okul veya bir kurum yok. Keşke olsaydı!

Ana babaları saygıyla anmak ve hayır duada bulunmak, evlâtların görevidir. Bazı evlatlar bunu fazlasıyla yapıyor. Vefatından sonra 5 sene, 10 sene geçmiş olsa da sosyal medyada resmini paylaşıyor. Babası için rahmet dileğinde bulunuyor.

FA, otuz sene önceki kız öğrencilerimden biridir. Bugünün ev hanımı, evlat anasıdır. Bundan 5-6 sene önce babası vefat etti. Babası ile ilgili sosyal medyada yaptığı paylaşım beni etkilemişti. Babaların ardından söylenebilecek güzel ifadelerden biri olması açısından onu sizlerle de paylaşmak istedim:

Babam; sevdam, gönül kuvvetim. Yaslanacak omuzum, sevgiyle öpülecek elim. Kavgam, teslimiyetim. Nazım niyazım, istikâmet rehberim. Canımın özü, her şeyim babam. 

Seni kaybettim, gayrı sözlerin hiç anlamı kalmadı. Lâkin yine de sana ses salıp ağlamamı istediler. ‘Sessizce ağlamak babamın vasiyetidir’ diyemedim. Başından ayrılıp uyumamı istediler, “gözlerim son kez babama doymak için uyanıktır” diyemedim. Seni alıp götürdükleri zamana kadar dizlerimi kırıp oturdum. Kur'an dersini veren çocuklar gibi sallanarak, öğrettiklerinle mırıldandım sana Kur'andan ağlayarak.

Dizlerini uzat öyle otur, yorulursun dizlerin kırık dediler. ‘Babamın önünde hiç ayaklarımı uzatıp oturmadım ki’ diyemedim. Acı, dilimi lâl etmişken nasıl derdim kalbimden geçenleri? Hangi ağıt yetebilirdi yangınımı söndürmeye? Sen gittin, gönül köşkümün padişahı gitti. Başsız kaldım, kimsesiz kaldım. Bir adım daha büyüdüm lâkin nasihatsiz kaldım...

Adı gibi efendibabam, artık bize senin hasretin düştü. Mekânın cennet olsun.”

Babasının vefatından yirmi gün sonra FA bir paylaşımda daha bulunmuş. Önemli gördüğüm için bir

bölümünü buraya almak istiyorum:

Babamın notları aslında birer durum paylaşımıdır. Fakat sizi daha fazla sıkmak istemediğimden gerisini kendime saklıyorum. Bunları paylaşma sebebim aslında şudur: Biz öldüğümüzde ardımızı toplayanlar nelerimizle karşılaşacak. Meselâ telefonlarımız, telefon rehberimizdeki dostlarımızın adı, email'lerimiz, bilgisayarlarımız, tabletlerimiz. Hatta çantamızda yarım kalmış bir kitap, ceplerimizde bir iki not, cüzdanımızda taşıdığımız bir kaç belge, hatta ilaçlarımız bile geride kalanlara bizi anlatır…

                Babamın eşyalarını toplama vazifesi bana verildiğinde, ölümünden daha ziyade etkileneceğimi tahmin etmemiştim. Ona ait çekmecelerin onu anlattığına şahit olmak, eşyalarındaki sadelik, ölümü her an hazır bekleyen bir adamın hâliyle karşılaşmak etkileyiciydi. Sağken de hep nasihat ederdi, ölümü de nasihat doluydu. İyi ki o benim babam, iyi ki onun kızıyım. Allah mekânını cennet etsin.”

                Herhalde ben bundan daha güzel yazamazdım.

 Evlatları tarafından böyle güzel ifadelerle anılan babalara ne mutlu!

                Buradan anladım ki ölüme hazır olmak; sadece ibadetini tam yapmak, hayır hasenatta bulunmakla olmuyor. Her şeyinle hazır olacaksın. Cep telefonunla hazır olacaksın, bilgisayarınla hazır olacaksın. Senden sonra cep telefonunu açanlar orada şaşıracakları bir şeyle karşılaşmayacaklar. Rehberde, yakınlarının dahi bilmediği ama senin çokça kullandığın bir isme rastlamayacaklar!

Bir de FA’nın son paylaşımındaki, “Eşyalarındaki sadelik, ölümü her an hazır bekleyen adamın hali gibiydi” ifadesi beni düşündürdü. İşte bu açıdan ben kendi durumumdan endişeliyim. Benim dosyalarım arasında bir şey arayan kimse herhalde onların arasında kaybolur!

Rabbim, ebedi âleme göçmüş annelerimize ve babalarımıza rahmet eylesin.