Bugün, 26 Nisan 2024 Cuma

Zeki ORDU


BAĞSARAYLI ŞEFİK AMCA

BAĞSARAYLI ŞEFİK AMCA


Güzel bir ya günüydü. Şair ve yazar dostum Ahmet Sezgin ile birlikte Bağsaray Köyü Miliç Mevkiinde geziyorduk. Okula giderken her sabah geçtiğim bu köyü daha yakından tanımak için; aynı köyden olan Ahmet Sezgin bana rehberlik ediyordu.

Vakit öğle öğleye yakındı. Yol hariç her taraf yeşildi. Şöyle bir başını kaldırsan uçsuz bucaksız mavilik seni selamlıyordu. Yolların her iki tarafı bölgeye ait bitki örtüsüyle kaplıydı. İnsan bulunduğu yeri terk etmek istemiyordu.
Yeşilin bin bir tonu, belki bin bir çeşit bitkiden geliyordu. Hele uzun ağaçların gölgesinin yola vurması yok mu insanı başka alemlere götürüyordu. Ara sıra güneşin şavkıyla ışımış yerler ise bir ressamın fırça izlerini andırıyordu.

Ahmet Sezgin bazen çocukluğunu, bazen de geçtiğimiz yerlerin coğrafi özelliklerini anlatıyordu. Ara sıra evler görüyorduk yeşillikler arasında. Evlerin bulunduğu huzur ortamı bize de huzur veriyordu.
Bazen uzun ve tenha yollar oluyordu. Ancak insan kendini bilinmeyen bir yerde hissetmiyordu. Tenhalığı ürpertiden çok sükûneti hatırlatıyordu. Hafif esen rüzgârın kavak yaprakları arasında ıslık ile hışırtı karışımı bir ses çıkarıyordu. Tam bir hayal âleminde gibiydik.

Bir ara dünyanın her yerini böyle sanmaya başladım. Ama değildi. Mihmandarım Ahmet Sezgin ile kısa bir seyahatin ardından dönmeye karar verdik. Yeşillikler arsında bir ucube gibi duran metal yığını görünümündeki arabamıza bindik. Çok az gitmiştik ki yolda orta yaşın az üstünde bir kişi yürüyordu. Elinde de bir torba vardı.
Yanında durduk ve onu gideceği yere kadar götürebileceğimizi söyledik. Arabaya bindi. Elindeki torbayı sıkı sıkı tutuyordu. Bırakmasını söyledik. Bize “İçindekiler dökülebilir, etraf kirlenmesin” dedi. Daha biz sormadan açıklamaya başladı:

“Torbada çöpler var. Köylük yer işte. Meyve artıklarını hayvanlara yem yaptım. Tahta parçalarını sobada yakarak değerlendirdim. Bunlar plastik, cam ve ona benzer şeyler. Etrafı kirletmesin diye topladım. Şehre gidip bir çöp kutusuna atacağım.” Dedi.

Hayretler içerisindeydik. İsminin daha sonra Şefik olduğunu öğrendiğimiz amcamız çevreye duyarlı bir vatandaştı. Sohbet ederek Terme`ye geldik. İlk çöp kutusuna bir kısmını attı. Meğer diğer kısmı geri dönüşüm kutusuna atılacakmış. Onları da uygun kutulara attıktan sonra bir yerde hem sohbet edip hem de çay içtik. Bu konu üzerinde de konuştuk biraz. Kirlilik üzerinde bayağı dertliymiş.

Zaman çabuk geçti. Şefik amcamız kalkıp şehrin kalabalıklığı içersinde kayboldu. Biz arkasından hayret ile bakarken önümüzden geçen bir vatandaşın sigara izmaritinin yere atmasını fark edemedik bile. Çünkü Şefik amcanın o davranışı karşısında yerlere çöp atan kişiyi hangi canlı sınıfına koymamız gerekliydi bilemezdik.

Çok teşekkür ederiz Şefik amca. Kaybolan değerlerimizi bize yeniden hatırlattın. Eğer bu gün tamamıyla kirlenmemiş bir dünyada yaşıyorsak senin gibilerin yüzünden olmalı.
Sigara izmaritini atanı mı soruyorsunuz?
Dünyada çok canlı türü var yahu…