Bugün, 18 Nisan 2024 Perşembe

Mehmet TÜRKAN


BAHAR VE BABAM


Bu hafta belki biraz özel olacak ama babamın vefatının 9. sene-i devriyesinde daha önce yazdığım bir yazımı affınıza sığınarak tekrar paylaşmak istiyorum.

Bahar, hepimizin bildiği ve yaşadığı gibi insanlığın yeniden dirilişi gibi bütün nebatatın yeniden neşv ü nevâ bulduğu bir mevsimdir. O yüzden eskiler bahar için ab-ı hayat da derler. Çünkü bahar dünyanın sanki yeniden dirilişidir. Kışın bir nevi ölümün soğuk varlığı ile geçen günler baharla birlikte yeniden hayat bulur. Aylarca kurumuş ve hiçbir hayat belirtisi göstermeyen toprak ve bitkiler cemreler ile birlikte yavaş yavaş bir insanın yaratılışı belki de yeniden dirilişi gibi yeniden hayata döner ve bütün güzelliği ile bahar yeniden boy gösterir.

Herkesin bahara ilgili mutlaka bir hatırası vardır. Herkesin bir bahar sevdası, baharla beraber dolan, bazen yumuşayan bazen de kabaran bir yüreği vardır. Benim de mutlaka birçok hatıralarım var ama onlardan hayatımda iz bırakan ve belki de bir hayat numunesi olan en önemli hayat yadigârım rahmetli babamla ilgili olan hatıralarımdır.

Rahmetli babam, hayat dolu ve sonuna kadar toprağa bağlı, bir işini bir de namazını, ibadetini düşünen bir insan idi. Kimsenin aldısı ile verdisi ile pek işi olmazdı. Ocak´tan Şubat´a geçildi mi onun için bahar hazırlıkları başlardı. Bahar gelip de tarlada kullanacağı kazması küreği, çapası, baltası, girebisi yavaş yavaş hazırlanırdı. Onlar daha dışarıda şubat soğu var iken; kapılardan baktıran mart ayı bile dururken evin veya samanlığın bir köşesinde hazır bekletilirdi.

Bu hazırlıklardan en önemlisi de yayla hazırlığı idi. Yavaş yavaş yaylaya gidecek yatak ve yorganlar denklenir. Götürülecek kap ve kaçaklar hazırlanırdı. Daha yayla zamanına iki iki buçuk belki de üç ay varken yayla heyecanı başlar, yayla ile ilgili eksikler sıralanır ve onlar yavaş yavaş tamamlanırdı. Bu malzemeler hazırlanırken yarın yaylaya gidecekmiş gibi heyecan duyulurdu. Bazen baba daha erken dediğimizde bize ciddi şekilde kızardı. Kışın ortasında azıcık bir sıcak hava olduğunda hemen katırın sırtı tımar edilir ve semeri tamir edilir, yarın yayla yoluna çıkacakmış gibi hazır bekletilirdi. Yayla göçü günü koyunların başına takılacak çan ve kelekler tamir edilir, kayışları zilleri takılırdı.

Babam için yayla demek heyecan ve hayat tarzı demekti. Bizim memleketlerin belki de en büyük zevki ve kendini mutlu eden etkinliği bu idi. Başkalarının en gözde tatil mekânları ve en güzel şehirleri onlar için bir hiçten ibaret idi. Çünkü Faruk Nafiz´in dediği gibi ?İncinir düz caddede dağda gezen ayaklar?

Yukarıda dediğim gibi bahar bana her zaman babamı hatırlatır. Beş yıldır her bahar gelişinde onu hatırlarım. Gelişip yeşeren baharla babamın da mezarından bin nebatatın yeşermesi can bulması gibi can bulup geleceğini zannederim. Ne zaman yaylaya giden bir koyun göçü görsem, hangi vakit hayvanını yüklemiş yayla yoluna düşen bir insan görsem babamı hatırlar hüzünlenirim. Onu hayvanını yüklemiş gülümseyen mutlu bir yüz ile yayla yoluna düştü zannederim. Ya da gelen hayvanların birini bizim hayvan ve arkasındakini babam geliyor zannederim.

Babamın mezarına her gittiğimde okuduğum Yasin´den sonra mutlaka hüzünlenirim ama baharda mezarını ziyaret edipte üzerinde yeşeren otları görünce mutlaka elde olmadan ağlarım.

Çünkü her bahar onun yayla hazırlıklarını ve heyecanını hatırlarım. Otların yaprakların yeşermesi ile onun da gelmeyeceğini bile bile geleceğini zannederek üzülürüm.

Herkesin baharı başka şey ifade eder ama benim için bahar demek rahmet-i rahmana gitmiş babamın hatıralarının canlanması demektir. Her baba evlatlarının ardında bir karlı dağdır. Ben karlı dağımı kaybedeli beş yılı aşkın zaman oldu. Her bahar onu özlemle beklemeye devam edeceğim.

Selam ve dua ile?..