Bugün, 19 Nisan 2024 Cuma

Selim EROĞLU


BAHÇE KAPISI GİBİ ADAM   

BAHÇE KAPISI GİBİ ADAM   


Yanlış anlaşılmasın, benim kimseye bahçe kapısı gibi adam dediğim yok. Kimse üzerine alınmasın. Benimkisi sadece bir meseleyi izah etmek.

 

   Malumunuz salgından dolayı okullar kapalı. Yüz yüze ders işleyemiyoruz. Onun yerine uzaktan, internet aracılığıyla derslerimizi anlatmaya çalışıyoruz. Ne kadar olabiliyorsa artık. Yeri gelmişken söyleyeyim, hiçbir eğitim modeli yüz yüze eğitimin yerini tutamaz, tutmuyor. Neylersiniz ki bizim dışımızdaki sebepler bu durumu mecbur kıldı.

    Dokuzuncu sınıflarda konumuz o gün “teşbih (benzetme)” sanatıydı.

   Olabildiğince teşbih sanatını anlaşılır bir şekilde anlatmaya çalıştım. Benzeyen, benzetilen, benzetme edatı, benzetme yönü, güzel benzetme… gibi terimlerden bahsettim. Öğrencilerin anlayabileceği bilinen örnekler verdim.

   Zeytin gözlüm, mühür gözlüm, kömür gözlüm, tilki gibi adam… verdiğim bazı örneklerdi.

   Özellikle şunu vurguladım, vurguluyorum.

   Adına teşbih densin denmesin, bu sanat günlük konuşma dilinde çok kullanılır ve güzel dilimizin zenginliklerindendir.

   Benzetme yapmak için illa mürekkep yalamış olmak gerekmez. Konuşmasını bilen her Türk evladı benzetme yapar, yapıyor da. İnsan bir şeyi bir şeye  benzetecekse illa ki bildiği bir şeye benzetir. Bilinmeyen bir şeye benzetme yapılmaz.

   Irmak gibi çağlıyordu, diyen bir kişinin çağlayan halinde bir ırmaktan haberdar olması gerekir.

   Teşbih eskir mi? El cevap eskir, yok olur, tedavülden kalkar. Nasıl olur?

   Kendisine benzeteceğimiz unsur artık tarih olmuşsa o benzetme yapılmaz, yapılsa da anlaşılmaz olur. İşte “bahçe kapısı gibi” benzetmesi  böyle bir şey.

   Aklıma geldi, öğrencilere oracıkta sordum, “bahçe kapısı gibi adam” ifadesinden ne anlıyorsun diye. Yoruma dayalı cevaplar aldım ama beklediğim, bildiğim cevabı alamadım.

   Dokuzuncu sınıf öğrencilerinin bu benzetmeye doğru anlam verememesini normal karşılıyorum. Bu benzetmeyi Isparta’da görev yaparken, rehberim Konyalı Şakir Çetin’den duymuştum. Kulakları çınlasın bazı insanlar hakkındaki kanaatlerini belirtirken “bahçe kapısı gibi adam” derdi.

   Az buçuk tahmin etmeme rağmen, “ne anlamda kullanıyorsun” diye sormuştum. Şöyle açıklamıştı:

  “Bahçe kapıları küçük ve zenne olur. En önemli özelliği de istediğin tarafa istediğin kadar açabilirsin. Yönü belli değildir. Sağı solu belli olmayan, her telde oynayan insanlar için kullanılır”.

 Allah selamet versin rehberimden bana miras kaldı.

 Ne zaman sağı solu pek belli olmayan birini görsem “bahçe kapısı gibi adam” diyorum. Anlayan anlıyor, anlamayan da anlamaya çalışıyor.

   Ben üzerime düşeni yaptım. Benzetmenin ne manaya geldiğini öğrencilerime izah ettim. Dilimizin bir zenginliği olarak, benzetme  sanatı yaşasın  ama “bahçe kapısı gibi adam” olmayın diyorum.