Bugün, 25 Nisan 2024 Perşembe

Seyfi GÜNAÇTI


Bakan’ın misafiriyim!

Bakan’ın misafiriyim!


İki hafta önceki yazımda, bir şikâyet üzerine Devlet Bakanı Kemal Akkaya’nın beni Samsun’a çağırmasını anlatıyordum. O tarihte Terme İlçe Milli Eğitim Müdürü idim.

03.06.1990 Pazar günü kısmî mahalli seçim vardı. Bakan, Atakum’da evleri geziyor ve seçmenlerle son defa görüşüyordu. Bir ara milletvekili Mehmet Akarca ile karşılaştım. Eski TRT haber spikeri olan Akarca, şimdi Samsun milletvekiliydi. Derdimi ona da anlattım. Bir iftiraya uğradığımı söyledim. “Beni kim şikâyet etmiş, bunu bilmek istiyorum” dedim. Verdiği cevap hem moralimi bozdu hem de bir milletvekiline yakıştıramadım. “Nereden bileyim kardeşim, ben müneccim miyim? Öyle söylüyorlar işte” dedi.

Özel Kalem Müdürü Kurtuluş Bey, beni parti yönetiminden birinin şikâyeti ilettiğini söylemiş fakat adını vermemişti. İyi de beni kim şikâyet etmiş olabilirdi? Hem de “Kocaman’a gidip ANAP aleyhinde propaganda yapıyor” iftirasını atmışlardı üzerime. Ben yakın zamanda Kocaman’a gitmediğime ve ANAP aleyhinde propaganda yapmadığıma göre; daha önce yolumu kesemeyenler, müdür olmamı engelleyemeyenlerin marifeti olmalıydı bu. Ne büyük kin!

Beni müdürlükten uzaklaştırmak için yalan söylemeyi, daha da kötüsü iftira atmayı bile göze almışlardı. İyi de bunlar nasıl insanlardı? Müslüman hata yapabilir, küçük günahlar işleyebilir. Fakat iftira gibi; sonunda kul hakkına girmeyi, kişinin mağduriyete uğramasına sebep olacak bir büyük günahı, ne uğruna göze almışlardı? Ben bu mantığı anlayamıyordum.

İftiralarına bir de kulp takmışlardı. “Hatta Kocaman yolunda arabası kaza yapmış” diyorlarmış. Sonradan öğrendim ki, MHP yanlısı bir öğretmen imiş arabası ile Kocaman’a giden. Bir seferinde de köprüde kaza yapmış. Ortada bir kaza vardı ama benimle uzaktan yakından alâkası yoktu.

Bakanın beni çağırmasını bekliyordum ama çağırmadı. Konvoyla birlikte 56’lardaki DSİ misafirhanesine geldik. Herkes yerlerini alınca Bakanın Danışmanı Burhan Ersoy’a gittim. Benim burada olduğumu ve beklediğimi Bakana hatırlatmasını söyledim. Biraz sonra danışman geldi. Bakanın benimle yarın görüşeceğini söyledi.

Bu benim için hiç de iyi bir haber değildi. Akşam benim burada kalacağım anlamına geliyordu. İyi de Bakan bilmiyor muydu benim Terme’de oturduğumu? “Bunun ailesi vardır, merak eder” diye hiç düşünmüyor muydu? İşte yetki sahibi olanların, alt kademelerdeki görevlilere bakış açısı!

Buradan sormak istiyorum. Sayın Bakan benimle kaç dakika görüşecekti? Üç mü, beş mi? Yarım saat konuşacak hali yok. İyi de beş dakika için bir insanı bir gece alıkoymanın adı nedir? Bu bir cezalandırma mıdır? “Sen bunu o zaman niye sormadın?” dediğinizi duyar gibiyim.

Beraber geldiğimiz arkadaşa durumu anlattım ve Terme’ye dönebileceğini söyledim.

Burada bana da bir oda ayırmışlar. Kapısından çok defa geçmiştim ama bugüne kadar DSİ’nin bahçesine dahi girmemiştim. Fakat şimdi bakanla, milletvekilleri ile aynı misafirhanede kalacaktım.

Nihayet kahvaltıdan sonra Bakanın beni beklediği haberi geldi. Gittim. Odaya girdiğimde Bakanın yanında 3-4 kişi daha vardı. Ben gelince Bakan onlara çıkmalarını söyledi. Anladım ki benimle yalnız görüşmek istiyor.

Olanı biteni aynen Bakana da anlattım. Sonunda da, “Sayın Bakanım. Ben dört aydan beri Kocaman’a ayak basmadım. Bugün sizinle Kocaman’a gelmek ve beni gördüğünü söyleyen kişi ile yüzleşmek istiyorum” dedim. Benim kararlı duruşum karşısında Bakan suçsuz olduğuma anlamıştı galiba. “Onlar seni kullanmak istiyorlar. Buna izin verme. O öğretmene de söyle. Senin hakkında böyle dedikodulara meydan vermesin!” dedi. “Tamam, efendim” dedim.

Dedim demesine de Bakanın isteğinin ikinci bölümünü nasıl yerine getirecektim? Salih Duran, artık Milli Eğitimin öğretmeni değildi. Görevinden istifa etmiş ve Kocaman Belediye Başkanlığına aday olmuştu. O, artık bir siyasetçiydi. Kaldı ki, bana atılan iftirayı onun düzenlediğini düşünmüyordum.

Terme’ye hareket vakti geldi. Beni konvoydaki arabalardan birine verdiler. Şansıma bir Mercedes düşmüştü. Mercedes otomobille ilk defa yolculuk yapıyordum. Çok da rahattı. Kasislerden geçerken sarsıntıyı hissetmiyordunuz bile. Otomobildekiler kendi aralarında sohbet ediyorlardı. Ben, bir şey sorarlarsa cevap veriyor, sohbetlerine karışmıyordum. Bu minval üzere Terme’ye geldik.

 (Devam edecek)