Bugün, 20 Nisan 2024 Cumartesi

B.Rahmi ÖZEN


BALLAR BALINI BULDUM KOVANIM YAĞMA OLSUN

BALLAR BALINI BULDUM KOVANIM YAĞMA OLSUN


Hacı Bektaş Veli Hazretleri Yunus`a;
“Nefes mi istersin, buğday mı?” demiş.
“Nefes yenir mi?” demiş, Yunus. “Elbette buğday isterim!” demiş.

Buğdayını almış ve köyüne gelmek için nice yollar kat ettikten sonra aklı başına gelmiş Yunus`un:
“Ne demek istedi, acep Hünkâr Hacı Bektaş?” diye düşünmüş. “Buğday istemekle hata mı ettim? Nefes mi yeğ, buğday mı; eyit bana, ulu Rabbim!” diye avuç açıp yalvarmış, Yaratan Mevla`ya.

Tam Sarıköy`ün bayırına varınca oluyor bunlar. Her şey susuyor, o an. Söğüt susuyor, toprak susuyor, yaprak susuyor, kurumuş çiçekler susuyor. Zerreden küreye her şey sanki hiç durmadan; `Bu buğdaylarla ne kadar yetineceksin?` diyor.
İnsanların soluğunda dert, başında kıtlık vardır, Sarıköy`de. Hangi tabip deva bulur, bu derde?

Söğütten, topraktan, yapraktan, kurumuş çiçeklerden utanıyor, Yunus. Ellerini yüzüne kapatıyor, bin pişman:
“Ben ne yaptım, yüce Rabbim!” diyor. “Ballar balını buldum; nasip sundular, geri çevirdim. Vah ki ne vah, onulmaz bir iş yaptım. Gafil oldum. Bu buğdaylar bir gün elbette tükenecektir!” deyip nice bir zaman içi yanıyor, gönlü göynüyor.

Nefesin, hiçbir zaman tükenmeyeceğini sonradan aklediyor. Nefesi bırakıp buğday aldığı için yanıyor, tutuşuyor, yürekçiği.
Yüz bin pişmanlıkla gidip Hünkârın dergâhının eşiğine yüz sürüyor. `Yüz bin pişmanlıkla geri döndüm şeyhim, diyeyim. Aklım başıma geldi Hünkârım, diyeyim. Buğdayın tükeneceğini, erenler himmeti nefesin tükenmeyeceğini şimdi anladım, ne olur himmet eyleyin, diyeyim. İşte buğdayların! Nasibim olan nefesi almaya geldim, diyeyim.` der.

Hünkârın dergâhına varır varmaz, buğdayları kağnısından indirmeye başlar.
Hünkârın dervişleri, şaşkındır:

“Bu adam, daha dün gelip buğday istemişti. Şimdi aldığı buğdayları geri getirmiş!” diyorlar ve Yunus`a soruyorlar:
`Buğday istemiştin, buğday verdik. Dönmüş, buğdayları boşaltıyorsun. Acep nedir, bu hal, ey can?` derler.
`Bana ayrılan nefesi almaya geldim.` der, bî-çare Yunus.

`O iş, şimden gayri olmaz!` buyurur, Hünkâr Bektaş Veli. `Biz, onu, Taptuk Emre adında birine verdik. Taptuk Emre`yi bulsun, nasibini ondan alsın!` deyip sözü deminde keser.
Yunus, bin pişmanlıkla dizlerini dövmeye başlar:

`Ne onulmaz bir iş yaptım, Allah`ım!` Diye hayıflanışlara başlar. `Yanıldım, gafil oldum.` der. `Yunus olacağıma, taş olsaydım da Hünkâr Hazretlerinin yoluna döşenseydim.` diye nice bir zaman yanar, yakınır. Gözleri, nehir gibidir.
Her şey deminde ve zamanındadır, dostlar. Aynı şeyin hesap günü başımıza geldiğini düşünürsek n`ola bizim halimiz. Zamanı iyi değerlendirmezsek `nola halimiz?