Bugün, 26 Nisan 2024 Cuma

M. Yetkin KARAMOLLAOĞLU


Bam Teli


Öyle bir devirde yaşıyoruz ki; büyüğün ve küçüğün birbirini sevip saymadığı bir ortamdayız.

Maneviyatın kaybolduğu günlerden geçiyoruz.

Bayram geliyor, hâlâ kırgınlıklar, küskünlükler devam ediyor.

İnsanlar hırslarının adeta esiri olmuşlar.

Menfaat duygusu insanları hastalık gibi sarmış durumda.

İnsanlar, dostluk, akrabalık, komşuluk ilişkilerini bir tarafa atmış.

Varsa da yoksa da menfaat.

Gözlerini bu kadar hırs bürüyen bazı insanlar, öleceklerini de biliyorsa, öldüklerinde mezar taşlarına ne yazılacak?

Bunları neden mi yazıyorum?

Beni etkileyen bir öyküyü sizlerle de paylaşmak için.

Şimdi sizlerle, Dr. Yaşar Ateşoğlu´nun tam da anlattıklarıma uyan o güzel öyküsünü paylaşıyorum.

Yazması benden, değerlendirmesi sizden.

ÖMÜRDEN SAYMAYIZ

Bir gün dervişin biri, bir köyün mezarlığı yanından geçerken bir şey dikkatini çekmiş.

Mezarlıktaki bütün mezarların üzerindeki taşlarda; ´Beş yıl yaşadı´, ´Üç yıl yaşadı´, ´Sekiz yıl yaşadı´ gibi yazılar görmüş.

Köye varmış. Köylüler dervişi köy odasında misafir etmiş. Yemek yenilip sohbet başlayınca derviş köyün ileri gelenlerine sormuş:

?Merak ettim. Köye gelirken mezarlıktan geçtim. Mezarlıkta bir şey dikkatimi çekti.

Bütün mezar taşlarında ´Beş yıl yaşadı´, ´Üç yıl yaşadı´, ´Sekiz yıl yaşadı´ gibi ifadeler yazıyor. Oysa bu mezarların çoğu yıllar boyu yaşamış,
ihtiyarlamış ve vefat etmiş insanlara ait. Niçin böyle yazılmış, bunun nedenini çok merak ettim,? demiş.

Köyün ileri gelenleri cevap vermişler:

?Biz ömrümüzü dostlarımızla, sevgiyle ve mutlulukla bir arada geçirdiğimiz zamanla değerlendiririz.

Diğer zamanları ömürden saymayız!?