Bugün, 19 Nisan 2024 Cuma

Selim EROĞLU


BAYRAM EVE SIĞMIYOR

BAYRAM EVE SIĞMIYOR


    Yazımı, bayramın üçüncü günü yazıyorum. Dışarıda güneşli ve berrak bir hava var fakat herkes gibi ben de dışarıya çıkamıyorum. Bayramı doyasıya yaşayamıyorum. Yaşamak istiyorum, görünmeyen bir el mani oluyor. Zahiren kuralları koyanlar yetkililer gibi gözükse de emir büyük yerden. Emre itaat mecburiyet. İstersen itaat etme. Bedeli ağır oluyor.
       Malum olduğu üzere gözle görülmeyen, elle tutulmayan fakat varlığından haberdar olduğumuz bir virüs illeti bütün insanlığı teslim aldı. Adeta dünyayı hizaya getirdi. Dünyanın bir köy olduğu gerçeğini bir kez daha anladık. Şunu da anladım. Bir köy haline gelen bu kürre-i arzda bir kişinin, bir zümrenin yaptığı sadece kendini etkilemiyor, bütün insanlığı etkiliyor. Her koyun kendi bacağından asılıyor ama kokusu bütün mahalleyi kaplıyor.
       Bundan sonra kim diyebilir “ben yaptım kime ne”. Felaket geldiği zaman  mi ayrım yapmaz. Kimi azgınlığından, kimi suskunluğundan bedel öder. Mecelle'de bir kaide vardır “rıza-ı kabahat aynı kabahattir” diye. Yani bir suça göz yummak, o suçu işlemek gibidir. 
       Bizim suçumuz neydi diye düşünmeden edemiyorum. Belki suça göz yumduk. Belki haksızlık karşısında dilsiz şeytan rolü oynadık. Belki dünyaya fazla daldık. Bir de baktık ki derdimiz dünya olduğu için dünya kadar derdimiz olmuş. Bilim dedik, teknoloji dedik, farkında olmadan güce tapar olduk. Belki de farkında değildik. Mutlak güç sahibinin Cenab-ı Allah olduğunu biliyorduk ama yaşantımız aksini söylüyordu. Cenab-ı  Allah ,biz gafil kullarına güç ve kudretini bir kez daha gösterdi.
       Müslümanlar olarak birbirimizi sevmedikçe hakiki mümin olamayacağımızı biliyorduk ama bunu uygulamıyorduk. Birbirimizin ayıp ve kusurlarını faş etmekten zevk alır hale gelmiştik. Baksanıza sosyal medyaya, yalan ışık hızından daha hızlı gidiyor. Sohbetlerimiz bile değişmişti. Hak hukuk, haram helal, terbiye iyi ahlak…  kavramlarının yerini kat yat, mal mülk aldı. 
       Hayata bakışımız bile değişmişti. Başımıza gelen bir felaketi bir başka beşere mal etme sevdasına düştük. Oysa hayır ve şer Allah'tan diyorduk. Cenab-ı Allah bir kulunu sevindireceği zaman önce eşeğini kaybettirir,  sonra buldururmuş. Demek ki kaybetmek büyük nimet. Kaybedeceğiz ki elimizdeki nimetlerin kıymetini bilelim. 
       Sağlığın kıymetini en iyi kim bilir? Tabi ki sağlığını kaybeden. Bir şeyi nerede kaybettiysek orada arayacağız. Yanlış teşhis yanlış tedaviyi doğurur. Elimizde olmayarak böyle küresel bir felakete maruz kaldık. Hayatımız allak bullak oldu. Elbette bu da geçecek. Birbirimizi suçlamak yerine titreyip kendimize gelmeliyiz. Özümüze dönmeliyiz. 
       Ölümü hatırdan çıkarmamalıyız. Şu fani dünyaya bu kadar dalmamalıyız. Görüyoruz işte,  dalınca çıkamıyoruz. İnşallah gerekli dersleri çıkarırız ve bu son olur. Böyle buruk bayramları bir daha yaşamayız. Bu vesileyle herkesin bayramını tebrik ediyorum.