Bugün, 27 Nisan 2024 Cumartesi

Ahmet SEZGİN


HAKK´A KAVUŞAN CAN BABAM

Çok sevdiğim babamın vefatının bir mübarek cuma gecesi olması güzeldi ama canım babamı bir eğitimci olarak ?24 Kasım Öğretmenler Günü?nde kaybetmek, çok manidar oldu.


Çok sevdiğim babamın vefatının bir mübarek cuma gecesi olması güzeldi ama canım babamı bir eğitimci olarak ?24 Kasım Öğretmenler Günü?nde kaybetmek, çok manidar oldu.
85 yaşında ve çok acı çeken bir hasta olsa da babamın vefatı çok etkiledi bizi. ?Ölüm Allah´ın emri, ayrılık olmasaydı." diyor ya şair, işte öyle bir duygu içindeyim. Evet, Zeki Ordu dostumun yazdığı gibi gönlüme yazıyorum şiiri ve içime akıtıyorum özyaşlarımı.
Annesini beşikte kaybetmiş, annesinin mezarını dahi bilmeyen, 6 yaşında yürümeye başlayan, uzun bir zaman fakirlik içinde mücadele etmiş, ailesi için 17 yıl Avrupa´da çalışıp çile çeken, Özel Harekâtçı oğlunun şehadetine tanıklık eden rahmetli babam; felç oluncaya kadar köyde çalışan, 60 yaşında ilkokulu bitirip ehliyet alacak kadar azimli ve becerikli bir insandı.
Canım babam; çevresinede ?Nasreddin Hoca? denilecek kadar nüktedan, şakacı; yüzlerce insanın ?Pamuk Dede? diyerek sevdiği güler yüzlü, merhametli, güzel bir insan; 4 evladını okutup güzel yetiştiren hayırlı bir baba, hanımına sevgiyle bağlı fedakar ve sadık bir eş, torunlarıyla saatlerce sohbet edip şakalaşacak kadar örnek bir dedeydi.Torunlarının çoğuna araba sürmeyi bile öğretmişti o.Çok sevdiği eşime bile ehliyet aldırmıştı babam.
Gül yürekli babam; yardımsever, sabır ve şükürle Hakk´a bağlı, samimi bir mümindi.6 yaşından itibaren namazını hiç terk etmemiş, 50´li yaşlarda annemle hacca gitmişti.7 yıl süren felçli döneminde bile kalbi, dili, bedeni ve malıyla Allah´a kulluk etmekten geri durmamıştı. Dinine, bayrağına, vatanına, ailesine bağlı namuslu bir insandı. O, mütevekkil ve onurlu bir şehit babasıydı.
Rahmetli babam, çocuklarla şakalaşıp oyun oynayacak kadar içindeki çocuğu öldürmeyen; Trabzon´daki arkadaşının cenazesine gidecek kadar vefalı; kendisine küs olan üvey kardeşinin hastalığını öğrendiğinde ağlayarak onu ziyaret edecek kadar yufka yürekli; üç gün ayrı kaldığı oğluna kavuşunca sevincinden ağlayacak kadar evladına düşkün gül yürekli bir insandı.İsmi, Celal idi ama yüzü ve yüreği cemal (güzel) idi onun.
İlkokul birinci sınıfta öğrendiği şiir, şarkı ve marşları unutmayacak kadar hafızası güçlü, ağır hastalanıncaya kadar cebinden kalemi, not defterini, esansı, tesbihi, takkeyi, mendili, çakıyı, düdüğü eksik etmeyen; her olayın tarihini yazan, kendisine 30 yıl önce yazdığım mektubu saklayacak kadar hatıralara hürmetli; 80´li yıllarda her çocuğuna bir daktilo alacak kadar okuma ve yazmaya duyarlı, bir edebiyat öğretmeninden fazla yerinde atasözü ve deyim kullanacak kadar halk kültürüne vakıf bir kişiydi canım babam.
Son 25 yıldır can babamla aynı apartmanda doya doya yaşamayı nasip etti Rabbim. Böyle güzel bir babanın evladı olduğum için, onun duasını alma bahtiyarlığına erdiğim için Cenab-ı Allah´a binlerce hamd olsun. En büyük tesellimiz, babamın Müslümanca yaşamaya çalışmış olmasıyla onun rızasını kazanma gayretimizdir.
İnşallah Rabbim, babamın kabrini cennet bahçelerinden eyler; Peygamberimize, salih kullarına, şehit oğluna komşu eyler.İnşallah cennette bütün sevdiklerimize kavuşuruz. İnanıyoruz ki: ?Allah´tan geldik, O´na döneceğiz.?
Yunus Emre Dedem, çağlar öncesinden şöyle çığırıyordu inanan yüreklere: ?Ten fanidir can ölmez, gidenler geri gelmez,/ Ölür ise ten ölür, canlar ölesi değil."