Bugün, 25 Nisan 2024 Perşembe

Selim EROĞLU


BEN DE AYASOFYA’DAYDIM

BEN DE AYASOFYA’DAYDIM


Ulu mabet Ayasofya’ya daha önce, müze iken gitmiştim. O zamanlar ,  müze olması hasebiyle, giriş ücrete tabi idi. Girişte herhangi bir izdiham olmamıştı.

                Bilindiği üzere, uzun bir aradan sonra ,  Ayasofya tekrar aslına döndürüldü ve ibadete açıldı. Bu süreci, sizler de en az benim kadar biliyorsunuz. Tekrara düşmeye gerek yok.

                 Ayasofya, camiye dönüştürüldükten sonra muazzam bir ilgiye mazhar oldu. Gerek yurt içinde, gerekse yurt dışında geniş bir ilgi gördü. Yaşananlar yazılı ve görsel basında, bilhassa sosyal medyada geniş yer buldu. İstanbul’a kadar gidip de Ayasofya’ya selam vermemek büyük bir zül olurdu.

                Ayasofya, ibadete açıldıktan sonra İstanbul’a yeni gidebildim. Bu kutsal mabedi ziyaret etmeyi ta şehr-i İstanbul’a gitmeden planlamıştım. Çok şükür, burayı ziyaret etmek, içinde şükür namazı kılmak bu aciz kula nasip oldu. Şahsım adına ne kadar şükretsem azdır.

                Mihmandarım, kardeşim Sinan’la birlikte gittim. Ayasofya bütün ihtişamıyla yerli yerinde duruyor. Üzerinden asırlar geçmesine rağmen heybetinden bir şey kaybetmemiş. Hemen karşısında yer alan Sultan Ahmet’le iki ezeli kardeş gibiler. Kardeşten de öte ahretlikler. Ecdadımız buraya çok şey katmış. Aslına dokunmadığı  gibi  ilavelerle bir kat daha güzelleştirmiş ve de sağlamlaştırmış. Mimar Sinan dört minare ilave ederek   mabedi tahkim etmiş. Mimar Sinan’ın dehası olmasaydı mabet yıkılırdı diyor uzmanlar. Minareler aynı zamanda payanda görevi görüyor.

                Ayasofya camiye dönüştürüldükten sonra giriş ücreti kaldırılmış. Artık Sultan Ahmet’e nasıl giriliyorsa buraya da öyle giriliyor. Bu ,  zahirde böyle. Giriş, hiç de söylenildiği gibi kolay değil. İçeride, dışarıda, girişte, çıkışta mahşeri bir kalabalık var. Hiçbir mabette ben böyle bir kalabalık görmedim. Mihmandarım Sinan’la birlikte içeriye girmek için uzun uzadıya mücadele ettik. İnsanlar arasında hiçbir mesafe yok. Bırakın namaz kılabilmeyi adım atmaya bile yer yok. Gittiğimizde namaz vakti değildi. Namaz vakti durum nasıl oluyor müşahede edemedim.

                Ayasofya’nın aslına dokunulmamış. Girişte, yukarı duvarda  asırlar öncesinden yapılmış ikonlar yerli yerinde duruyor.

                Uzun uğraşlardan sonra asıl  mekana, büyük kubbenin altına vasıl oluyoruz.  Geniş alan ziyaretçilerle, daha doğrusu meraklılarla dolup taşıyor. Cümle alem, ulu mabedi hayranlıkla temaşa ediyor.  Burası  panayır alanı gibi. Konuşan, sohbet eden, bildiklerini  aktaran, fotoğraf çeken, canlı yayın yapan… var da var.

                Zannederim mabedin camları, aydınlanması,  yapıldığı zamandan beri aynı. Zemine koyu yeşil halılar döşenmiş. Işık da az gelince   içerisi biraz karanlık düşüyor. Çamlıca’da turkuaz mavisi halılar tercih edilmiş. Daha aydınlık olmuş. Burada da açık renk halılar tercih edilseydi daha mı iyi olurdu acaba diye düşünmedim değil.

                 Gittiğimizde namaz alanı olarak mihrabın önünde çok kaz bir yer ayrılmıştı. Buraya sadece namaz kılmak için geçilebiliyor. Biz de buraya duhul olup   çok şükür, şükür namazımızı eda ettik. Çok şükür…

                 Yan taraflarda kendince ibadet eden Hristiyanlar gördüm. Dua şekillerinden belli oluyordu. Ne diye dua ediyorlardı Allah bilir…

                 Ayasofya’nın bir özelliği de Kudüs ve Mekke ile aynı istikamette olmasıymış.

                Burası şimdilerde de canlı müze özelliğini koruyor. Rehberler, gelen kafilelere bilgi vermeye devam ediyor. Her şey yerli yerinde duruyor. Duvarlar, ikonlar, sütunlar, süslemeler, minber, mihrap ilk günkü gibi sizi karşılıyor. Bütün birimleri tek tek inceledim. Hayranlığım bir kat daha arttı. Hele mermerden bir su şadırvanı var ki, küp şeklinde, görmeye değer.

                Mabedin dışına çıkmak da bir o kadar meşakkatli oldu. Bu sefer başka kapıdan çıkabildik.

                Ayasofya’yı bu haliyle ziyaret etmek, orada bulunmak,  ziyaretçilerle aynı havayı teneffüs etmek, iki rekat da olsa şükür namazı kılabilmak bu acize  namütenahi bir huzur verdi.

                Arzu eden herkese ziyaretin nasip olmasının temenni ediyorum