Bugün, 20 Nisan 2024 Cumartesi

Zeki ORDU


BEŞİKDÜZÜ “KÜTÜKBAŞI” SOHBETLERİ

BEŞİKDÜZÜ “KÜTÜKBAŞI” SOHBETLERİ


    Seyahatleri sadece yeni yerler görmek için değil, yeni insanlar tanımak için de yapılır. Farklı mekânlar, farklı iklimler, farklı coğrafi özellikler, farklı kültür ve sanat eserleri çok kişi üzerinde güzel etki bırakır. Yer değişiklikleri insanlar için hatıralarına bir yenisini daha eklemiş olması demektir.
    Her insan bir dünyadır. Kendi dünyası içinde hatıraları ile birlikte yaşar ve yine hatıraları ile birlikte yerini başka insanlara devreder. Böyle bir devir daim içerisinde dostluklar, arkadaşlıklar çok önemlidir. Ben her seyahatimde “İnsana da dokunmayı” tercih ederim. Şayet gezdiğinizi, gördüğünüz yerde hatıralarınız arasında insan da yer alıyorsa yeni dostluklara yelken açmış olursunuz.
    Bir yaz günü yolum Beşikdüzü ilçesine düştü. Şöyle şehri bir dolanmak istedim. Her ilçe gibi insanlar ya kendi işlerinin başında ya da sokaklardaydı. Yani günlük hayat başlamak üzereydi. Sabah sabah bir caddeyi dolaşmak, gündelik telaşa şahit olmak demekti.
    Beşikdüzü’nde ilk girdiğim cadde eskiden “Samsun Caddesi” olarak bilinen yer günümüzde üç ayrı ismi taşıyordu. Samsun Caddesi ismini aldı yıllarda Vakfıkebir’den başlayan ve Beşikdüzü Fen Lisesi yakınlarına kadar devam eden bir mesafe. Şimdi burası şehir içinde kalıp üç ayrı isimle anılmakta.
    Doğudan batıya doğru; Hacı Osman Yücesu, Ahmet Yardım ve Osman Dilek şeklinde hemen hemen üç eşit kısma ayrılmış.
    Ben sabah sabah cadde üzerinde, sağa sola bakıp yürürken bazı vatandaşlara sorular soruyordum. Ne de olsa buraya ulaşmak için 14 ilçe 200 km yol kat etmiştim. Zaten fazla da kalacak vaktim yoktu.
    Sağa sola bakınarak yürürken bir iş yerinin önünde oturmuş sohbet eden üç kişiye rastladım. Eski şehir kitaplarından okuduğum bir durumla karşı karşıyaydım. Üç kişi bir kütüğün başında sohbet ediyordu. Selam verip yanlarına yanaştım. Onlara şehirle ilgili sorular sordum. Misafir olduğumu anlayınca beni yanlarına davet ettiler.
    İsimlerinin; Erdal Civelek, Servet erdem ve Aydın Turgut olduğunu öğrendiğim bu üçlünün yanında Beşikdüzü Fen Lisesi öğretmenlerinden Salih Başsoy’un da gelmesiyle uzun bir muhabbet başladı. Salih Başsoy’un sohbet esnasında Tokatlı olduğunu öğrendim. Bir yandan “kütükbaşı” sohbetleri yaparken, bir yandan da çaylarımızı sohbetimize katık ediyorduk.
    Üç ayrı isimi olup birbirini takip eden üç cadde, bilmeyenler için tek bir cadde sanılabilir. Ancak küçücük bir ilçede caddeleri bu kadar geniş beklemiyordum. Aslında şaşkınlığım olumlu bir yönde oldu. Çok ferah bir caddeydi. Ülkemizde, nerede başlayıp nerede bittiği belli olmayan sokak ve caddelere inat düzenli ve intizamlı bir duruşu vardı. Aynı ilin başka ilçelerinde çok rastlayamadığımız bir şekildeydi. Nerde olduğunuzu bilmeseniz büyük bir ile ait bir yer olduğu sanabilirsiniz.
    Ben sadece geçerken uğradığım bu ilçede planladığımdan fazla zaman geçirmiştim. Çünkü sohbet esnasında konu konuyu açtı ve zamanın akışını fark edemedik. Aramıza sonradan katılan Salih Başsoy ufkumuzu açan konulara temas etti. Kendisinden kısa sürede çok istifade ettiğimi söylemesem haksızlık olur. Daha sonra toplu bir fotoğraf çektirmek için birini ararken; Servet Erdem oradan geçen birine “Senin için telefonla güzel fotoğraf çekiyor diyorlar” diye seslenince nezaket ve emrivaki karşımı bir durum meydana geldi. Delikanlı telefonu eline alarak kırk yıllık fotoğrafçı veya bir muhabir gibi davranarak fotoğrafımızı çekti.
    Fotoğrafı çeken kişi için “Belli ki bu işleri iyi biliyor” diye geçirdik içimizden. Daha sonra “Kütükbaşı” sohbetine kaldığımız yerden devam ettik. Aramızdan biri “Fotoğraf çektirirken kütüğü bir yana koysaydık” gibi bir laf edince; Salih Başsoy hocamız babasını kaynak göstererek “ Her kütüğün başına karınca birikmez” dedi. Babasının yaşayıp yaşamadığını bilmiyorum ama bu irfan sahibi Anadolu insanın yaşıyorsa ellerinde öperim. Vefat etmişse rahmet dilerim.
    Meğer bu “Kütükbaşı” sohbetleri bir adettenmiş. Ancak orada toplanıp çay eşliğinde sohbet edilirken acaba daha önce bunun adının “Kütükbaşı sohbetleri” olarak isimlendirilip isimlendirilmediğini bilmiyorum. Şayet bir ismi yoksa bundan sonra “Kütükbaşı sohbetleri” diye tarihe geçebilir.
    Hedefimiz Karadeniz’in son ilçesine kadar seyahat etmek olduğundan, kısa süre sonra aralarından ayrıldım. Bir daha yolum düşer mi bilmem ama kısa süren sohbetin tadı hala gönlümüzde. Ayrıca keşke her esnafın buna benzer toplantı yeri olsa. Sadece eşya alıp satmak değil, biraz da gönül sohbetleri yapmak bize insan olduğumuzu gösterir.
    O an için orada bulunan herkese gönül dolusu selamlar. Belki yolumuz yine düşer oralara. Gezmek sadece etrafı seyretmek olmadığını böyle durumlardan öğrendim. Madem bulunduğunuz yerde insan var, orada insan sayısı kadar gönül var demektir.