Bugün, 26 Nisan 2024 Cuma

Selim EROĞLU


BİR ACI HİKAYE


Uzun zamandır okumayı planladığım kitabı nihayet bitirdim. Okuduktan sonra hem hüzünlendim, hem de çok istifade ettim. Hem de kendi namıma çok dersler çıkardım.

Kitabın adı BİR ACI HİKAYE.

Ünlü romancımız Halid Ziya Uşaklıgil´in ölen oğlu Halil Vedat için kaleme aldığı hatıra türündeki eseri. Eser tam 397 sayfa. Hemen akla gelebilir, bir kişinin ölümü üzerine bu kadar sayfa ne yazılabilir diye. Aşk söyletir dert ağlatır. Yazarın derdi büyük. Derdini yazıya dökerek bir nevi rahatlamış. Bunları yazmasaydı yazar belki de çıldıracaktı.


Herkesin imtihanı farklı farklı.


Biz, yazarımızı son zamanlarda daha ziyade Aşk-ı Memnû (yasak aşk) romanıyla tanıyoruz. Çok başarılı romanları var.


Yazar, 1866´da doğmuş, 1945´te ölmüş. Tam 79 yıl ömür sürmüş. Yazar, üç çocuğunu daha küçükken peş peşe kaybetmiş. Evlat acısıyla daha gençken tanışmış. Üç evlat acısından sonra dünyaya gelen üç evladı için hiçbir şeyi esirgememiş. Onlar için ne gerekirse yapmış. Kitabın yazılmasına konu olan oğlu Halil Vedat 1904 yılında doğmuş. Yazarın, adeta oğlu için yapmadığı hiçbir şey kalmamış. İlk önce süt anne tutmuş. Özel bakıcı tutmuş. Vedat özel bakıcıdan Rumca öğrenmiş. Yazar çocuklarının eğitimi için Nişantaşı´na taşınmış. Vedat Galatasaray lisesinde yatılı okumuş. Avrupa´da; Berlin´de Cenevre´de okumuş. Fransızca´yı, Almanca´yı, İngilizce´yi, İtalyanca´yı ana dili gibi öğrenmiş. Yurda döndüğünde iyi bir diplomat olmuş.
Atatürk´e danışmanlık ve mütercimlik yapmış. İyi bir musiki eğitimi almış.


Prağ, viyana, Londra ve Tiran büyükelçiliklerinde katiplik yapmış.


Kitaptan anladığıma göre Ankara´da gizli bir el Vedat´a tuzak kurmuş. Diplomaside ilerlemesine hep mani olmuşlar. Sebebini bir türlü açıklamamışlar. En son Tiran büyükelçiliğinde başkatipken gizli bir emirle azledilmiş ve Ankara´ya geri çağrılmış. Bu olayı hazmedemeyen Vedat beş kişiyi öldürecek kadar ilaç içerek canına kıymış. Tüm müdahalelere rağmen kurtarılamamış. 1937 yılında 33 yaşında genç bir diplomat olarak hayata veda etmiş ve naaşı yurda getirilerek Bakırköy´de Kartaltepe mezarlığına defnedilmiş. İşte yazar bu işin peşine düşmüş. Oğlunu intihara sürükleyen sebeplerin ve kişilerin izini sürmüş. Ne yazık ki muammayı bir türlü çözememiş. Yazdıklarını ölümünden üç yıl önce 1942 yılında ´´BİR ACI HİKAYE´´ adıyla yayınlamış.


Yazar kitabında bizlere şunları söylüyor.


´´ Dediler ki evlat acısını ölçecek bir ölçü yoktur. Bu da doğrudur; fakat belki yalnız tek bir ölçü vardır: o acıyı kuşatan hatıralar ne kadar çok ve zengin ise , harcanan emekler ne kadar ağır ve bol, bunlardan çıkan sonuçlar ne kadar olgun ve mesut ise duyulan acının ateşi de o oranda yakıcıdır. Analar ve babalar için çıkacak ibret dersi de bunlardır: çocuklarına fazla bağlanmasınlar, onlarla fazla sarmaş dolaş olmasınlar, her şeyi kaderin hükmüne ve onların varlıklarını
ERHAMÜRRAHİMİN´e (Allah) bıraksınlar. ´´


Bizler ´´emanetçi´´bir kültürün insanlarıyız. Bu kültürde her şey emanettir. Can emanettir, mal emanettir, mülk emanettir, evlat emanettir. Bizatihi hayatın kendisi emanettir.


Halil Ziya kitabın bir yerinde şöyle der:


´´En sevdiğim maraz cihanda


En sevdiğini alır bir anda.´´


Hayatın ve her şeyin emanet olduğunu unutmamak gerekir.


Yazar nerede hata yapmıştı?

Bunu da bir başka yazıda ele alacağım.