Bugün, 25 Nisan 2024 Perşembe

Selim EROĞLU


BİR İYİLİK HİKAYESİ


Günün son dersinin sonuna gelinmişti. Öğrenciler çıkmak için sabırsızlanıyorlardı. Defter ve kitaplarını çantalarına koydular. Zil çalar çalmaz dışarı çıkmak için hazırlandılar. Yalnız, Ahmet hazırlanmamıştı. Gecikmek için de elinden geleni yapıyordu. Nihayet zil çaldı. Öğrenciler bir anda kapıya yöneldi. Ahmet yerinden kalkmadı.

Ağır ağır eşyasını topladı. Bir yandan göz ucuyla öğretmenine bakıyor, bir yandan da arkadaşlarının gitmesini bekliyordu.

Öğretmen, onun bu halini fark etti.


--Hayrola Ahmet, dedi. Eve gitmeyecek misin?


Ahmet, son arkadaşının çıktığını da görünce cevap verdi:


--Sizinle konuşmak istiyordum öğretmenim.


--Peki , dedi öğretmeni. Ne söyleyeceksin bakalım?


--Ali arkadaşımız var ya?


--Evet, ne olmuş Ali´ye?


--Durumları pek iyi değil galiba. Annesi beslenme çantasına pek iyi şeyler koymuyor.


--Eee?


--Ona yardım etmek istiyorum, ama benim yardım ettiğimi bilirse üzülür. Günde bir simit parası biriktirip her hafta size versem, siz de ona verseniz?


Cebinden bir avuç bozuk para çıkarıp öğretmenin masasının üzerine koydu.


Merve Öğretmen paraya dokunmadı. Sandalyesine oturup düşündü. Ahmet hakkındaki bilgilerini yokladı. Bildiği kadarıyla ailesinin durumu pek iyi değildi. Bu çalışkan ve sevimli öğrencisi , ne kadar da iyi niyetli ve düşünceliydi.


Merve Öğretmen:


Dur bakalım Ahmet, dedi. Bildiğim kadarıyla sizin de maddi durumunuz pek iyi değil. Yanlış mı biliyorum?


--Doğru biliyorsunuz öğretmenim. Babam yevmiyeci. Çoğu zaman iş bulamıyor; ama ben de çalışıp para kazanıyorum.


-- Nerede çalışıyorsun?


--Simit satıyorum.


Merve Öğretmen yine durup düşündü. İyiliğin bu kadarına ne demeliydi şimdi. Bunun gerçekleşmesi zordu. Onu , bundan vaz geçirmek için bir çare bulmalıydı. Bunu yaparken sevimli öğrencisini de kırmamalıydı. Onunla biraz
daha konuşursa belki bir yolunu bulabilirdi. Merve Öğretmen, Ahmet´e döndü:


--Büyüyünce ne olmak istiyorsun, diye sordu.


--Çok zengin bir iş adamı.


--Niçin?


--İnsanlara daha çok yardım etmek için.


--Güzel, dedi Merve Öğretmen. Bak Ahmet, Ali´nin ailesinin durumu pek iyi değil, bu doğru; ama sizinki de bundan pek farklı değil. İstersen acele etme. Çok zengin olduğun zaman insanlara yardım edersin. Olmaz mı?


--Olmaz, dedi Ahmet, Şimdi yapmalıyım.


--Neden olmaz?


--Üç sebepten dolayı olmaz.

Birincisi: Para zaten benim değil. İyilik yaptığım için Allah, beni insanlara sevimli gösteriyor. İnsanlar da bundan etkileniyor, daha çok simit alıyorlar. Bu sayede gün boyu çalışanlardan bile daha fazla simit satıyorum.
İkincisi: ´´ Ağaç yaşken eğilir´´ deniliyor.

Üçüncüsü ise daha önemli: Büyüdüğüm zaman çok zengin bir iş adamı olmak istiyorum. Zamanında yatırım yapmayanlar büyük iş adamı olamazlar.

Merve Öğretmen , karşısında büyük biri varmış gibi dinliyordu.


--Bu sonuncusunu pek iyi anlayamadım, dedi.


--Açıklayayım öğretmenim dedi, Ahmet. Şimdi çok zengin olmadığım için, ancak günde bir simit parası kadar yardım yapabiliyorum. Bundan fazlasını veremem. Allah, cenneti gücü

kadar iyilik edene veriyor. Şimdi gücüm bu olduğunu göre Cennet´in fiyatı birkaç simit parası kadardır. Eğer zengin olmadan ölürsem birkaç simit parasıyla Cennet´e girebilirim. Bundan daha karlı bir yatırım olur mu?

Merve Öğretmen´in gözleri dolmuştu. Başını ´evet´ anlamında sallarken Ahmet´i evine yolladı. Sınıfa geri dönerken okulun boşaldığını fark etti. Eşyalarını toplamak için masasına döndüğünde Ahmet´in bıraktığı paraların masanın üstünde kaldığını gördü. Sandalyesine gayrı ihtiyari oturdu ve paraları eline aldı. Hiçbir para ona bu kadar kıymetli gelmemişti. Sanki elinde dünyanın en kıymetli incilerini, yakutlarını, elmaslarını? tutuyordu.


Oturduğu yerden kalkamadı Merve Öğretmen. İçinin dolduğunu, tarif edilemeyen duygulara boğulduğunu hissetti. Birden boşalan sağanak yağmurlar gibi ağlaya başladı. Ağladı? ağladı? ağladı.