Bugün, 28 Mart 2024 Perşembe

Yılmaz İMANLIK


BİR KİTABIN GÖZYAŞLARI


Ah Ballı yumurtam!

Nazlı çiçeğim

Seni bu hallerde mi görecektim


Öyle yırtık, pırtık, öyle pejmürde öyle çaresiz?


Bir yazarı en çok üzen şey belki de bir kitabını bu halde görmektir. Çünkü kitaplar yazarın çocukları gibidir. Bir kitabın gün yüzüne çıkması, okurla buluşması öyle kolay değildir. Zaten çoğu yazar adayı bu yolun ne kadar meşakkatli olduğunu görünce yazmaktan vazgeçmiştir. Bu zorlu sınavı başarı ve sabırla geçenler ise yazarlık yolunda en önemli adımı atmış sayılırlar. İnsanlar bir kitabın ne zor şartlarda vücut bulduğunu bilseler kitap incinmesin diye ellerine
alırken daha çok dikkat ederler.


Bu konuya nereden geldim?


Geçenlerde öğrencilerle söyleşi için davet edildiğim bir okula gittim. Kapıda beni karşılayan nöbetçi öğrencinin elinde Ballı yumurta´yı görünce sevindim tabi. Galiba öğrenci bana kitabı imzalattırmak için bekliyor diye düşündüm.

Kitabı elime aldım ki bir de ne göreyim! Kitap perişan. Kapağı yırtılmış,cilt yerleri açılmış, sayfaları kirlenmiş. İlk sayfayı açıp baktım. İyi de bu benim edebiyat öğretmeni arkadaşımın şahsına imzaladığım kitap. Ne olmuş buna böyle, savaştan mı çıkmış!


Öğrenci kitabı kütüphaneden aldığını söyledi. Evet, kitabın kütüphaneye bırakılması, öğrencilerin hizmetine sunulması güzel bir şey ancak ben arkadaşımın adına imzaladığım bu kitabı kitaplığının en güzel yerinde saklamasını beklerdim. Kütüphane için bana deseydi birkaç kitap fazla verirdim.


Âh Âh!


İçimde bir sızı başladı. İnatla birilerine kızmak, içimde biriken bu közü boşaltmak istedim. O öğretmeni bulup bu konuda ne kadar üzüldüğümü söylemek istedim. Yoksa rahat edemezdim. Bunu, kırmadan dökmeden söylemek gerekiyordu elbet. Karşımdaki insanı kıracaksam onlardan ne farkım olurdu? Yalnız beni davet eden edebiyat öğretmeni arkadaşım bu konuda kimseye bir şey dememem için çok rica etti. Evet, biraz yatışmalıydım? Ya da kime ne diyecektim?


Böyle bir durumda bir yazarın yapacağı şey ne olurdu ki? Kitabımı aldım, bir köşeye çekildim. Ağır bir hastayı tedavi eder gibi kitabımı, nazlı çiçeğimi, tedavi etmeye başladım. Bir yapıştırıcı bulup yırtık olan yerlerini yapıştırdım, kırışan sayfalarını düzelttim. Sevgili arkadaşım bilmem kime yazılı sayfaya ve özenle attığım imzaya baktım? Yüzümde acı bir gülümseme?


Bazen kitaplara gereken değeri vermeyen kişilere kitap imzalıyoruz ya işte o öyle acıtıyor ki içimizi.


O sayfayı sessizce yırtıp çöpe attım. Hiç olmazsa öğrenciler bu kitabın bir öğretmene imzalanmış olduğunu bilmesinler.


Sonra kitabı tertemiz bir şekilde öğrenciye verdim.


Şuna bir kez daha inandım ki edebiyatçı ile edebiyat öğreticisi farklıdır. Biz toplum olarak edebiyat öğreticilerinden edebiyat bekliyoruz. Ve çok yanlış yapıyoruz, çokkk!