Bugün, 24 Nisan 2024 Çarşamba

Selim EROĞLU


BİR KOLTUKTA İKİ KARPUZ TAŞINMAZ


12. Sınıf öğrencisi Mahmut Duysar, bir test sorusunun çözümü için öğretmen masasına, yanıma geldi. Sorusu atasözleriyle ilgiliydi. Soruda bir açıklama metni verilmiş, açıklamanın şıklardaki atasözleriyle anlam ilişkisi soruluyordu. Şıklardan biri , hepimizin bildiği bir koltukta iki karpuz taşınmaz, atasözüydü.

Mahmut, akıllı, zeki ve çalışkan bir öğrenci. Fen Lisesi düzeyinde puan alarak okula gelmiş. İşin farkında ve hedefleri olan birisi. Kolay kolay yanlışa düşmüyor. Ne hikmetse kolay gibi gözüken bu soruya yanlış cevap vermiş.

İlk önce atasözünün ihtiva ettiği gerçek anlamı izah ettim. Sonra mecazi anlamına geçtim.


Fiziken bir koltukta , yani koltukaltında iki karpuzun taşınamayacağını, ola ki taşınmaya kalkılırsa iki karpuzun da yere düşüp parçalanacağını söyledim.


Ben böyle deyince Mahmut hayret etti. ´´ Hocam, burada koltukaltı demiyor ki , sadece koltuk diyor. Bu koltuk , üzerine oturduğumuz koltuk değil mi? Ben bu şekilde algıladım,´´ dedi.

İzahımdan sonra sorunun çok basit olduğu kendiliğinden ortaya çıktı. Mesele kafama takıldı.

Vücudumuzdan bahsederken koltukaltı diyoruz ama koltuküstü demiyoruz. Koltukaltı deyince neyin kastedildiğini anlamayanımız yok.


Meseleyi derinlemesine araştırmaya karar verdim. Eve gelince sözlüklere baktım. Koltuk kelimesinin birden fazla anlamının olduğunu gördüm. Bir organ olarak şöyle tarif edilmiş: ´´Omuz başının altında, kolun gövde ile birleştiği yer.´´


Bu tanıma göre koltukaltı gibi koltuk diye bir bölgemiz, hatta bir uzvumuz var. Atasözü de bunun üzerine bina edilmiş.Koltukla ilgili bütün deyimler hep bununla ilgili. Bir mobilya olarak üzerine oturduğumuz ´koltuk´ da yan anlam olarak buradan icat edilmiş.Zamanla vücumuzda koltuk diye bir uzuv olduğu unutulmuş. Sadece atasözlerinde kalmış.


Konuyu Biyoloji Öğretmeni arkadaşıma sordum. ´´ Biyoloji kitaplarında el, ayak, kol , bacak gibi koltuk diye bir uzuvdan bahsediliyor mu ´´ dedim. ´´ Hiç rastlamadım, hiç de duymadım. Muhtemelen onun yerine artık omuz kelimesi kullanılıyor olabilir,´´ dedi.


Sözlüklerdeki tariflerden anlaşıldığına göre belli ki el, ayak, kol, bacak gibi ´koltuk´ diye bir uzvumuz var/mış. Zamanla unutulmuş. Anlam kaymasına uğramış. Yerine başka kelimeler kullanılır olmuş. Böyle olduğu içindir ki bir koltukta iki karpuz taşınmaz atasözünün gerçek anlamını pek kavrayamaz hale gelmişiz.


Mahmut, buradaki koltuğu üzerine oturduğumuz mobilya olarak algılamış. ´´Neden bir koltukta iki karpuz taşınamasın? Usulünü bildikten sonra iki değil daha fazla bile taşınabilir. Bir de koltuk, karpuz taşıma aracı değil ki, nereden baksan mantıksızlık. Böyle bir şey yapılırsa abes olur zaten´´ diye sesli düşünmeye başladı.


Atasözünün mecazi anlamını hepimiz biliyoruz. Bunda hiçbir sıkıntı yok. Aynı anda, sırf daha fazla kar elde edeyim diye iki iş birden yapılmaz. Böyle hareket edenler kar elde edeyim derken çok zarar ederler. İki tavşanı birden kovalayan hiçbirini yakalayamaz. Böyle durumlarda insanoğlu evdeki bulgurdan da olur.


Koltuk çıkmak, koltuk vermek, koltuklamak, koltuğuna girmek, koltukları kabarmak, koltuk düşkünü, koltuktan olmak? gibi birçok deyimimiz Türçemiz´e zenginlik katmış .


Bir sevdiğimizin başarısı hangimizin koltuklarını kabartmaz ki.


Koltuk deyip geçmeyelim. Ben de bu zamana kadar koltuk deyip geçiyordum, öyle değilmiş.


Zamanla koltuk kelimesinin mecaz ve yan anlamı temel anlamının önüne geçmiş. Oysa bütün yan ve mecaz anlamlar bu temel anlamın üzerine bina edilmiş. Temel anlam bilinmeden diğer anlamlar tam manasıyla anlaşılamaz.

Kolayı zora sokmuş oluruz.


Öğrencim Mahmut´a teşekkür ediyorum. Böyle bir soruyu sormakla ufkumu açtı ve araştırma yapmama vesile oldu.


Düşünmeye devam.


Ayrıca neden kavun değil de karpuz? Kafa yormaya değer.