Bugün, 25 Nisan 2024 Perşembe

Seyfi GÜNAÇTI


Bir mahalle, tek kabile


Geçen Çarşamba günü Aybastı´da bir cenaze törenine katıldık. Bülent Çavuşoğlu Anadolu Lisesi´nden eski mesai arkadaşımız İngilizce Öğretmeni Sedat Arpacı´nın babasının cenazesiydi.

Dokuz öğretmen ve mahalleden iki komşuları ile birlikte sabah saat 09.10´da Aybastı´ya gitmek üzere Terme´den hareket ettik. Merhum Reşat Arpacı, yıllardır Terme´de yaşamasına rağmen, yakınları tarafından doğum yerine defnedilmesi uygun görülmüş.

İki buçuk saatlik bir yolculuktan sonra Aybastı Alacalar Köyü´ne ulaştık. Öğle namazını müteakip ilk-orta okulun geniş bahçesinde kılınan cenaze namazından sonra hafif yağmur altında defin işlemi yapıldı ve dualar edildi. Biz de merhuma Allah´tan rahmet, ailesine ve yakınlarına sabırlar diliyoruz.

Alacalar Köyü 4 mahalleden oluşuyor. Bizim gittiğimiz Arpacılar Mahallesi´nde ilginçliklerle karşılaştık. Bize yakın ilgi gösteren mahalle sakinlerinden A. Arpacı, mahallenin 80 hane olduğunu ve tamamının ?Arpacı´ soyadını taşıdığını söyledi. ?Uzun yıllar dışarıda yaşadıktan sonra köye gelen bir delikanlı, ?Ben, dedem Mehmet Arpacı´nın mezarını ziyaret edeceğim? dedi. Bir de baktı, üzerinde Mehmet Arpacı yazan 3 tane mezar taşı var. Bu durum, karışıklığa sebep olmuyor mu?? dedim. ?Olmuyor. Baba adına göre belirleniyor? dedi. Mahalledeki cami de ?Arpacılar Camii´ adını taşıyor.

Biz 17 kişilik minibüsle gitmiştik. Mahalleye vardık. Uygun bir yerden dönüp Aybastı yönüne parketmek istiyorduk. Karşımıza bir otomobil çıkınca, yolun darlığı sebebiyle geçişemedik. Arkadaşlar, ?Bu insanlar evlerini bu kadar yola yakın yapmasalar olmaz mı?? diyerek söylendiler. Binalar yolun her iki tarafından birer metre geri çekilmiş olsa sorun çözülmüş olacaktı. Bu, her yerde rastladığımız bir sıkıntı. ?Belki de binalar buradan araba yolu geçmediği zamanlarda yapılmıştır. Yoksa böyle olmazdı? diye düşündük.

Minibüsten indikten hemen sonra, adının Ahmet Arpacı olduğunu öğrendiğimiz bir mahalleli ısrarla bizi bir yere götürmek istiyordu. ?Minibüs ileri gitti. Şoför bizi bulamaz? dediysek de o, ?Merak etmeyin. Biz şoförü buluruz? diyerek ısrarını sürdürdü. Meğer bizi yemek verilen yere götürüyormuş.

Hazırlanan masalarda insanlar yemeklerini yiyorlardı. Yani hazırlık sadece bizim için değilmiş. Ben cenazede yemek verildiğine ilk defa şahit oluyorum. Fakat yerinde bir uygulama olduğunu söyleyebilirim. Yemek konusu mahalleli için sorun olmasa da, bizim gibi uzaktan gelenler açısından isabetli bir uygulama olmuştur.

Dönüşte Çukur Mahalle´ye girmeden durduk. Gelirken arkadaşlar burada birbirine çok yakın iki cami olduğunu söylemişlerdi. Araçtan inip fotoğraflarını çektim. İki cami arasında 50 m. var diyorlar ama fotoğrafa bakınca ancak 40 m. görünüyor. Bu kadar yakın iki caminin bir inatlaşma sonucu yapıldığını sanıyorduk. Döndükten sonra İhsan Somuncu beni aradı. ?Orada görev yapan bir yakınımdan öğrendim. Vaktiyle muhtar adaylarından biri, ?seçilirsem buraya bir cami yaptıracağım´ demiş. Seçilince de sözünü yerine getirmek zorunda kalmış? dedi. Abdullah Tunç, bu caminin atv televizyonunda haber yapıldığını söyledi.

Yol boyu böyle uygulamaların yanlışlığı üzerinde konuşuldu. Eğer dargınlık ve inat üzerine yapılmışsa bu durum zaten İslâm´a uymaz. Çünkü Müslüman üç günden fazla dargın durmaz. İkincisi, cami yaptırıyorsun ama parasını cebinden vermiyorsun. Kendi dargınlığına, kendi inadına vatandaşın parası ile çözüm üretiyorsun.

Cenaze dolayısıyla bir görev ifa edilirken aynı zamanda eski hatıralar da yâd edildi. Öğretmen İhsan Somuncu´nun ilk görev yeri, Gölköy´ün Kızıltoprak Köyü imiş. Görev yerine Aybastı üzerinden gidip geliyormuş. Neden Gölköy üzerinden gitmediğini sorduğumda, ?Gölköy üzerinden ulaşım daha zor ve daha uzun süreliydi? dedi. Bulunduğumuz yerden karşı tepeyi göstererek, ?Tepenin arkası Kızıltoprak Köyü´dür. Aybastı´dan sonra iki saat yürüyerek oraya ulaşıyordum. O köyde 2 metre 15 cm kar ölçtüğümü hatırlıyorum? diye ekledi. Görev yerine ulaşmak için (1975-1977 yılları)

Terme´den Fatsa´ya geliyor. Orada başka bir araca binip kötü yol şartlarında Aybastı´ya ulaşıyor. Sonra da iki saat yürüyerek görev yerine varabiliyor.

Nereden nereye?

Bugünkü imkanlara baktığımızda o günkü öğretmenlerin çok zor şartlarda görev yaptığını görüyoruz.