Bir seçim daha bitti.
25. Milletvekilliği genel seçimlerini 07 Haziran Pazar günü yaptık. Bildik temenni ile söyleyelim, ?Millete ve memlekete hayırlı olsun.?
Biz bu yazımızda siyasete girmeyeceğiz. Çünkü devlet memuru siyaset yapamaz. Bir siyasi partiye üye olamaz. Lakin seçimi biz yaptık. Çoğunluğu öğretmen olmak üzere devlet memurları yaptı. Elbette bu, siyasete girmek değil.
Bazı ülkelerde devlet memurları siyasi partilere üye olabiliyormuş. Bizim ülkemizin henüz bu seviyede olmadığını, bir devlet memurunun siyasi partilerde görev almasının doğru olmayacağını düşünüyorum.
Ben bu seçimde pek heyecan duymadım. Zaten caddeler ve meydanlar da seçim şenliği havasında değildi. Eskiden seçim konuşmalarını radyo ve televizyonlardan takip eder, adayları meydanlarda dinlerdik. Bu seçimde ne meydanlarda bir siyasiyi dinledim, ne de televizyonlarda bir açık oturum seyrettim.
Seçim akşamları da en büyük eğlencemiz, televizyonların başına geçip dakika dakika seçim sonuçlarını takip etmekti.
Bu sefer seçim torbalarını teslim etmek için adliyede beklerken 3-5 dakika televizyona baktım. Eve geldikten sonra da 5-10 dakika televizyonun karşısına geçtim. Hepsi bu kadar. Nerede o eski heyecanlar, gece yarısına kadar seçim sonuçlarını takip edip notlar almalar? Bu, benim durumum. Başkaları, eskiden benim duyduğum heyecanı yaşamış, sonuçları almak için sandık başlarında dolaşmış olabilir.
İlçe Seçim Kurulu, geçen seçime göre olumlu bir uygulama yapmış. Torbaları teslim etmek için gelen sandık görevlilerine bir sıra numarası veriliyor. Buna göre sen sıranı biliyorsun. Sana 20-30 kişi varsa saatlerce ayakta sırada beklemek zorunda kalmıyorsun. Gidip bir yerde oturabiliyorsun. Çay ocağına gidip çayını içebiliyorsun.
Lakin bizim insanımız henüz bu kolaylığa uyum sağlayamamış. Hem de öğretmen olmasına rağmen, devlet memuru olmasına rağmen. Herkes teslimat masasının önüne yığılmış. 7-8 kişi nefesi birbirinin ensesinde, masanın önünde sıraya dizilmiş. Be kardeşim!
Senin sıra numaran yok mu? Ayakta ne bekliyorsun? Geç otur bir koltuğa, rahatına bak. Çağırıldığında kalkıp gidersin.
Bir gün buna da alışacağız inşallah.
Çay dedim de aklıma geldi. Bizim insanımızın fırsatçılığı burada da nüksetmiş. Zamanım varken ben de bir çay içeyim dedim ve adliyenin çay ocağına gittim. Çayı almadan önce tezgahtaki kıza, ?Çay kaç kuruş?? diye öylesine sordum. Aldığım cevap beni şaşırttı:
?1 lira.?
-Ciddi olamazsın, dedim. Bu cevabım üzerine kız, oranın yetkilisi olduğunu düşündüğüm bir bayana döndü ve onun açıklama yapmasını isteyen bir tavırla, aynı cevabı tekrarladı. Kadın, biraz mahcup cevap verdi:
?Bugün çay 1 lira.?
Başka zaman 50 kuruş olan çayı bugün 100 kuruşa satıyorlar.
?Bu yaptığınız doğru değil. Adalet dağıtan bir kurum bunu yapıyorsa, başkaları ne yapmaz!? dedim.
Bu gibi durumlarda açlığa, susuzluğa katlanır, bir mala normal fiyatının üstünde para vermem. Ama bu sefer, ?50 kuruşa kıyamadı? demesinler diye 1 lirayı verip çayımı aldım.
Seçim sonuçları mı?
Onu zaten biliyorsunuz.
Memlekete ve millete hayırlı olsun.