Bugün, 19 Nisan 2024 Cuma

Zeki ORDU


YAZININ SON DEMLERİ

Bazen kendi kendime soruyorum, yazının hükmü geçiyor mu diye. Öyle ya bunca kitap, dergi ve gazetede yüzlerce yazı yazıldığı halde hâlâ okuma alışkanlığı kazandığımızı söylemek zor.


Bazen kendi kendime soruyorum, yazının hükmü geçiyor mu diye. Öyle ya bunca kitap, dergi ve gazetede yüzlerce yazı yazıldığı halde hâlâ okuma alışkanlığı kazandığımızı söylemek zor.
Kitap fuarları yazar ile kitap imzalama gösterilerine sahne oluyor. Onlarca kitap fuarında binlerce kitap ticaret metaı olmaktan öteye gittiğini sanmıyorum. Sanmıyorum çünkü bu kadar kitap okunuyor olsa ifademizden belli olurdu.
Elbette kitap satın almak yazarları desteklemek açısından olumlu bir şey. Onlar desteklenecek ki yeni eserler verebilsin. Büyüklerimiz ?Marifet iltifata tabidir? sözünü boşa söylememiş. Ancak yazar için en büyük desteğin kitapları satın almanın ötesinde, alınan kitapların okunması olmalıdır. Yoksa ticari bir faaliyetten başka bir işe yaramaz.
Bugünkü nesil ilkokul ikinci sınıftan itibaren tedrici olarak dilbilgisi, okuma anlama, dil ve anlatım konuları görüyor. Üstelik birinci sınıftan beri müstakil eğitim görüyorlar. Daha önceleri birleştirilmiş sınıflarda eğitim görülüyordu ve bir öğretmen bütün okula ders vermek mecburiyetindeydi.
Yani bu kadar elverişli bir ortamda eğitim görüp, okuma yazma kurallarını öğrenip, bunun üzerine okumama gibi bir durumla karşılaşınca insan hayretler içinde kalıyor.
Sosyal medya denilen ve kuşdiliyle yazılan yazılar çoktan yerini aldı. Artık ne Balzac´ı okuyor ne de Tanpınar´ı. Sadece iki üç kelimeden ibaret yazılar okunuyor artık. Yani kalem de kelam da yön değiştirmeye başladı. Günümüzde okuyan üç-beş kişiyi örnek verip ?Yeni nesiller okuyor? intibaı uyandırmak pek de adil sayılmaz.
Şayet beş-on yıl içinde mühim bir gelişme olmadığı sürece okuma-yazma işi ya mazide kalacak ya da kitap fuarlarında yazarlarıyla fotoğraf çektirip haber olmaktan öteye gidemeyecek.
Son zamanlarda yeni yeni yazarlar arzı endam ediyor. Aslında iyi de oluyor. Bu yazarların bir çoğu genç ve popülist bir yaklaşım içinde eser veriyorlar. Yani yarınlara kalacak türden değil. Yazdım sattım mantığı ön planda oluyor. Siz kitabı satın alın da gerisi yazar için mühim değil yani. Esas olan şudur ki eserin yarınlara hitap etmesi. Çünkü her ?gün? dün olmaya mahkûmdur.
İster okuyun ister okumayın, Yahya Kemal Beyatlı, Yaşar Kemal, Ahmet Hamdi Tanpınar, Halid Ziya Uşaklıgil, Necip fazıl Kısakürek, Atilla İlhan, Cahid Zarifoğlu, Abdurrahim Karakoç vs yarınlarda yerini almaya devam edecektir.
Tabii yukarıda sayamadığım onlarca isim var. İlk aklıma gelenleri yazdım.
Mesele para kazanmaksa bir çay ocağı açmakla da gelir elde edilebilir. Kitap satmak biraz da ?umut? satmak anlamına geliyor. Ancak her sene çıkan yeni yazarlar ?En son yazar? diye tanımlanınca eskiler gerçekten ?eskimiş? hükmüne düşürülüyor.
Bir kitapçıda sohbet ederken genç bir müşterinin müessese sahibine ?Yeni çıkan kitaplarınız var mı? sorusunu sorunca dayanamadım ona ?Eskileri hep okudunuz mu? diye sormuştum.
Şu unutulmasın ki her ?yeni? bir öncekini ?eski? durumuna düşürür. Siz siz olun eskimeyen fikirler üretin ve eskimeyen eserler verin. Yoksa ?Bu kitaplar taze? diye satışa sunarsınız.
Simit değil ki bu tazesi makbul olsun.
Herkese iyi okumalar.