Bugün, 29 Mart 2024 Cuma

Ahmet SEZGİN


BİR ANADOLU DELİKANLISI: SERDENGEÇTİ

BİR ANADOLU DELİKANLISI: SERDENGEÇTİ


“İslam, millet ve vatan davası”nın serdengeçtisi ve fikir savaşında kalemi ile ön saflarda bulunan, “gözü kara bir Anadolu delikanlısı” olan Osman Zeki Yüksel Serdengeçti, 1917 yılında Akseki`de doğar. Serdengeçti Dergisi`nde “Serdengeçti” imzasıyla çıkan” yazılarından dolayı bu isimle tanınır.
Babası müftü olan Serdengeçti, Ankara Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi`nde okurken, Mayıs 1944`te meydana gelen olaylara karıştığı için tutuklanır ve üniversiteden kaydı silinir.

“Allah” diyenin “yallah” diye hapishaneye atıldığı bir dönemde hakikatleri cesurca ve mertçe haykıran Serdengeçti, dostu Necip Fazıl gibi defalarca hapse girmek zorunda kalır. Serdengeçti Dergisi, her sayısından sonra toplanır, aleyhine dava açılır ve içeri alınır. Allah, vatan, millet davası için her türlü zulme ve çileye sabreden Serdengeçti; ekseriya peynir, ekmek, yumurta yerdi. Evleninceye kadar dergi idarehanesinde yatıp kalkıyordu. Dergide adres olarak “herhangi bir cezaevi” yazan, hapishaneye “evim” diyen Osman Yüksel Serdengeçti şöyle der: “Dolandırıcı, sahtekâr, namussuz, hırsız katil… Hepsi hapis yatıyor. Bir hiç uğruna, bir alçaklık için hapis yatanlar, hapsi göze alanlar varken, ben neden dinim, imanım için hapis yatmayayım? Dinsiz olmayacağız, hapis olacağız. Ne yapalım?”

Osman Yüksel Serdengeçti; inancına, düşüncesine, kimliğine ve şahsiyetine aykırı gördüğü her şeye ”muhalif” biridir. Mecliste 1965-1969 döneminde milletvekilliği de yapan Serdengeçti aynı yıllarda beline kravat takmakla da meşhurdur. Kravat takmaktan hoşlanmayan Serdengeçti, milletvekilleri için Meclise kravatla gelme mecburiyeti konulunca, ne yapacağını düşünür ve ertesi gün kravatı beline bağlayarak gider. Kapıda yapılan kontrol sırasında kravat takmadığı görülünce durdurulur, içeri alınmak istenmez. O da bu durum karşısında belinde kuşak gibi bağladığı kravatı gösterir ve şu açıklamada bulunur: “Evet, kravatsız gelinmesin denildi. Bundan haberim var fakat kravatın mutlaka yular gibi takılması yönünde bir ifade kullanılmadı. Sadece takılsın denildi; eh, biz de böyle taktık işte…”

Edebiyat tarihçisi, yazar Ahmet Kabaklı, Serdengeçtiyi şöyle tanıtır: “Osman Yükseller, bu milletin ruh, iman, gelenek köklerine bağlı, taşkın zekâlı çocuklarıdır. Yolsuzluklara, kötülüklere, dinsizliklere, saçma sapan yeniliklere, nursuzluk ve dönekliklere içlerinde mukaddes bir isyanla İstanbul ve Ankara`ya giderler.”

Şair ve Yazar Yavuz Bülent Bakiler de onun için: “Tembelliğe, geriliğe, kültür emperyalizmine, her türlü dikta heveslerine, taklitçiliğe başkaldırdı. O, Anadolu`nun yerli sesidir. Bir yörük kilimi kadar renkli, çarpıcı ve heyecan verici bir ses.” der.
Serdengeçti, savunduğu davayı (mefkûreyi) şöyle anlatır: “Allah davası, millet davası, vatan davasıdır. Bu mukaddes dava karşısında biz, nefsimizi sildik, kendimizi bildik. Kim ne derse desin, önümüze hangi engel çıkarsa çıksın, bu ateş sönmeyecek, bu dava ölmeyecek. Serdengeçti yolundan dönmeyecek.”

Yakalandığı parkinson hastalığından kurtulamayan Serdengeçti, 10 Kasım`da 1983`te, Hakk`ın rahmetine kavuşur.
Osman Yüksel Serdengeçti; “Mabetsiz Şehir”, “Bir Nesli Nasıl Mahvettiler”, “Bu Millet Neden Ağlar”, “Ayasofya Davası”, “Mevlana ve Mehmet Akif” gibi dev eserlerle bu kubbede hoş sada bırakarak ölümsüzleşen büyük kahramanlardandır.
Büyük düşünür, dava adamı, şair-yazar Osman Yüksel Serdengeçti`ye Allah rahmet eylesin. Serdengeçtileri anlayanlara da selam olsun.